Şimdi de karşımıza kamuda tasarruf paketi çıktı. Bu tedbirler, üç yıl boyunca uygulanacak. Hükümet kendi savurganlıklarını itiraf ediyor. Bu tasarruf tedbirleri, ne yazık ki, ilk kez uygulanmıyor. Burada önemli olan, bu tedbirleri belirleyenlerin kendi koydukları kurallara uymamalarıdır. Bu tedbirler dönecek dolaşacak vatandaşın sırtına kambur olarak yüklenecek. Vatandaşlarımız zaten geçim sıkıntısı çekerken, ülkemiz para biriminin değer kaybı ve alım gücünün azalmasıyla daha da mağdur oluyor. Vatandaşlarımızın bu durumdan duyduğu rahatsızlık göz ardı edilmemelidir.
Bir örnek üzerinden konuşalım. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın odalarının sayısı ve kullanımı hakkında farklı görüşler var. Bazı kaynaklar sarayın 1000 odalı olduğunu belirtirken, diğerleri 2000 odalı olduğunu iddia ediyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın yerleşkesi ve maliyeti konusunda da benzer endişeler var. Bu başkanlık için neden yüksek maliyetlere yol açan farklı bir mekân tahsis ediliyor da saray kullanılmıyor. Bu sadece örneklerden bir tanesi. Tasarruf bir dönemlik değil bir yaşam felsefesi olmalıdır; vatandaşların yaşam kalitesini düşürmeden, devletin harcamalarında etkili bir tasarruf sağlanmalıdır. Bu, sadece mali birikim sağlamakla kalmaz, aynı zamanda vatandaşların devlete olan güvenini de artırır.
Gelin meseleyi madalyanın diğer tarafından değerlendirelim. Cari açığı ortadan kaldırmak, ekonomik olarak güçlenmek hükümetin açıkladığı tasarruf tedbirleriyle elde edilemez. Yapılması gereken topyekûn bir kalkınma seferberliğidir. Bir örnek üzerinden gidelim. Türkiye'nin tarım ve enerji politikaları, ülkenin ekonomik bağımsızlığı ve sürdürülebilir kalkınması için hayati öneme sahiptir. Ülkemizdeki tarım sektörü, geniş arazi büyüklüğü ve iklim çeşitliliği sayesinde büyük bir potansiyele sahiptir. Enerji sektöründe de yenilenebilir kaynaklara yönelik artan ilgi ve yatırımlar için yüksek potansiyele sahibiz. -Milli Ekonomi Modelinin- tarım politikalarıyla, çiftçilerin desteklenmesi ve üretimin teşvik edilmesi yoluyla, ürün bedelinin peşin ödenmesi, gübre ve yakıt desteği ile yer gök buğday ve diğer tarımsal ürünlerle dolup taşar, hayvancılıkta da önemli bir gelişme sağlanır. Enerji sektöründe ise, Türkiye'nin alternatif enerji kaynaklarına sahip olması, cari açığın en büyük sebeplerinden biri olan enerji harcamalarını azaltma potansiyeline sahiptir. Güneş, rüzgâr, hidrolik, jeotermal ve biyokütle enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları hem istihdam sahası yaratmakta hem de enerji ihtiyaçlarını karşılamakta önemli rol oynar. Bu kaynakların devreye sokulmasıyla, enerji ihtiyaçları yerli kaynaklardan karşılanabilir ve enerji bağımsızlığına doğru önemli adımlar atılabilir.
Ak parti hükümetinin uyguladığı serbest piyasa ekonomisi ve kemer sıkma politikası ile piyasalar daralıyor ve durgunluğa kapı aralanıyor. Bu bir nevi içe kapanma ve bereketsizliktir. Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modelinde ise vatandaşların cebine para koyarak, tüketim ve dolayısıyla üretimi artırma hedeflenir. Bu yaklaşım hem tüketiciyi hem de üreticiyi memnun eder ve ekonomiyi büyütür. Bu bir bakıma ekonomide hareket bir başka tanımlama ile berekettir. Bu politikaların uygulanması, vatandaşların ekonomik süreçlere aktif katılımını sağlayarak, üretimi ve inovasyonu teşvik eder.
Sözün özü: Bunlar ağlatıyor, Haydar Hoca güldürüyor.