Ülkemizin değişik bölgelerindeki köy ziyaretlerine devam ediyoruz. Bu haftaki adresimiz Mersin. Ülkemizin şirin mi şirin bir bölgesi Mersin. Gerek coğrafi konum olarak, gerekse insan profili olarak Mersin gezilecek görülecek bölgelerimizden birisi. Daha önceki ziyaretlerde Mersinin merkezi yerlerinde bulunmuştum, bu defa daha çok ilin kırsalında dolaşmak ve köylüyle çiftçiyle hasbıhal etmeği tercih ettik. Atatürkün ifade ettiği gibi milletin efendisi olan köylü, ülkemizdeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyor; aç mı, açıkta mıydı, gelecek hakkında ne düşünüyordu. Yerinde görmek, yerinde dinlemek üzere seyahatimize devam ediyoruz.
Seyahat boyunca birlikte olduğumuz Göksel ailesi ve Sinan bey ve Silifkeden Hüseyin bey ve Tarsusdan Metin bey, İlhan bey ve diğer arkadaşlarımız; ziyaret ettiğimiz onlarca köyün muhtarı, sakinlerine bu satırlardan teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Zira hem misafirperverlik, hem vatan-millet; bayrak-sancak hassasiyetleri takdire şayan idi.
Geç olsun, erken olsun hangi saatte köyleri ziyaret etti isek, hep bir muhatap bulduk. Bazen kahvelerde, bazen tarlalarda görüştük, bazen de kapılarını çaldık, güler yüz ile karşıladılar bizi. Evimizdeki rahatı artamayacak şekilde ağırladılar bizi.
Hemen belirtmekte fayda var, Akdenizin köyleri kalkınmışlık olarak epey gerilerde. Alt yapı çözülmemiş bir sorun olarak devam ediyor. Yol sorunu bile ciddi manada hallolmamış.
Gördük ki köylü kan ağlıyor, yüzü gülmüyor. Gelecek konusunda kaygılar taşıyor. Bir dokun bin ah işit misali, dert söyletiyor onları. Konuştukları konular mahsuller ile ilgili. Buğday para etmiyor, arpa da para etmiyor; mısırın da fiyatı düşük tutulmuş, süt mü hiç para etmiyor. Gübreye yine zam gelmiş, mazot mu ancak küçük el bidonları ile alıyorum. Mazot alırken kimsenin beni görmesini istemiyorum. Bu sene ekmeyenler ekenlerden daha karlı. Hiç olmazsa paraları cebinde kaldı. Hükümet ekeni sanki de cezalandırıyor. Biz ekerek, hem masrafımızı çıkartamadık, hem de emeğimiz zayi oldu diyorlar. Maliyet artarken, ürün fiyatları düşüyor. Üstelik hükümet destek de vermiyor. Çiftçi feryat ediyor Adam yerine koymuyorlar, çiftçi ölüyor Aslında ölen çiftçi değil, milletin kendisi.
Kırsal kesinde yaşayanlar seçtikleri vekillerine sitem dolular. Onlar bizi düşünmüyorlar, yanımıza bile gelemiyorlar. Bırakın sorunları çözmek, her geçen gün koşullarımızı kötüleştiriyorlar. Bu kadar olanı göz yumuyorlar. Onları biz gönderdik, oradan indirecek de biziz diyorlar. Büyük ümitlerle başa getirdikleri AKPden ümitlerini kesmiş durumdalar.
Hükümetin AB, ABD ve IMF ci uygulamaları, teslimiyetçi tavırları artık millet tarafından şiddetle reddediliyor. Çiftçi üretmek istiyor, ürettiğini uygun fiyata pazarlamak istiyor. Akdenizin bitki örtüsü, verimli toprakları, köylünün üretme azminin önü açılmalı; fırsat verilmeli köylüye.
Peki, bu fırsatı kim sağlayacak. İşte bu noktada geçtiğimiz dönem kaçırdıkları fırsatı yeniden elde etmek için seçim sandığını kolluyorlar. Bağımsız bir duruş, ulusal bir duruş özlüyorlar. Prof. Dr. Haydar Baş beyi, Bağımsız Türkiye Partisinin söz sahibi olmasını bekliyorlar.