Ramazan ayı kendine ait gelenekleri olan, onbir ayın sultanı bir ay. Bu kutlu ayda, toplum hem maddi hem de manevi olarak inkişaf halindedir. Daha çok istifade etmenin çabası içindedir müminler. Bu ay boyunca insanlar daha dingindir, her anını ibadet şuuru ile yaşamanın heyecanını yaşarlar.
Ramazanın sonunda gelen bayram sevincini müminler, her iftar vaktinde yaşarlar; iftar sofrasının paylaşımcılığı farklı bir güzellik sebebidir.
Toplumu şekillendiren ve bireyleri bir araya getirerek birlik ve beraberliği güçlendiren Ramazan ayından istifade etmeliyiz. Bu fayda bireyden topluma herkesi ihata etmektedir. Toplumun kalabalıklaşmasına paralel insanların yalnızlaşması, kendi dünyalarına mahkum olmalarının önüne geçmenin yolu, geleneklerimize sarılmaktan geçmektedir. Devlet olarak da, sivil toplum kuruluşlarınca da bu hususa dikkat edilmelidir. Geleneklerin ortaya çıkması elbette bir günde olmamıştır. Toplum olarak kimliğimize ne kadar sahip çıkıyoruz, bir başka ifade ile toplum olarak ne kadar asimile oluyoruz işte bunun geleneklerimize olan bağlılığımızdır.
Kerimelerinin yedisi için sayın hocamız Prof. Dr. Haydar Baş beyden bir davet alıyoruz ve o akşam Trabzon'a gidiyoruz. Hocamıza yakın olan arkadaşlar aileleri ile birlikte davete icabet etmişler. Evlenen kız çocuğu düğününün yedinci günü beyiyle birlikte baba evine geliyor ve yemek yeniyor. Eş dost da orada bu davete icabet ediyorlar. Gelenek gereği misafirler fıkra, hikaye anlatıyor ve hatıralarından bahsediyorlar. Derinleşen sohbet ve ibadetle birlikte kaynaşma, gönül ve fikir birliği de pekişmiş oluyor. Sayın hocamızın gelenekler konusunda ki hassasiyeti ve her vesile ile dostlarıyla bir araya gelmesi kulluk adına manidardır. Sohbet esnasında çok güzel bilgiler de paylaşıldı. Bunlardan bir tanesi de konumuzla ilgili olanı. İlahiyatçı olan bir arkadaşımız örf ve adetler konusunda çarpıcı bilgiler verdi. "Örf dine aykırı olmayan umumi adetlerdir. Edille-i şeriyye dediğimiz Kitab, Sünnet, İcma [âlimlerin söz birliği], Kıyası fukaha [Fıkıh âlimlerinin ictihadı]) dan sonra, dinimizde ki beşinci delil ise dine aykırı olmayan örflerdir, umumi adetlerdir" şeklinde bir hatırlatma yaptı. Bu konuda Mecelle?nin 39. maddesinin açıklamasında deniyor ki: Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete ait hükümler değişebilir. Nassa, delile dayanan hükümler zamanla değişmez.
Bu ziyaretten ilham alarak idrak etmekte olduğumuz Ramazan ayı ve Ramazan Bayramı konusundaki gelenekleri kısa kısa da olsa hatırlamamızda fayda vardır. Ramazan ayından olabildiğince fazla istifade edebilmemizin bir yolu da budur.
Üç ayların başlamasıyla birlikte artık Ramazan beklenmeye başlanır. İdrak edilen Kandil geceleri, tutulan üç aylar orucu, kefaret orucu, pazartesi ve perşembe günleri tutulan oruçlar insanları ruhen Ramazan ayına hazırlar. Ramazan yaklaştıkça yapılan temizlik ve alışverişler, fakir fukaranın daha çok hatırlanması ise maddi olarak Ramazana hazırlıktır.
Ramazan ayında camiler dolar ve taşar. Özellikle teravih namazlarında camiler tıklım tıklımdır. Ramazan da teravih namazlarında cami cami gezmek bir gelenek haline gelmiştir.
İtikaf önemle altını çizmemiz gereken bir maddi ve manevi inziva halidir. Çocukluk yıllarımızda özellikle Ramazan ayının son günlerinde cami içinde itikafa çekilenleri sıkça görürdük.
Mukabele süregelen geleneklerden bir tanesi. Camilerde ve bazı evlerde güzel sesli hafızlar tarafından okunan Kuranı Kerim mukabele edilir ve ay sonunda hatmedilmiş olur. Özellikle hatim bir bayram havasında geçer ve katılanların sayısı da epeyce olur.
Ramazan da insanlarda neşe hali de vardır. Özellikle iftar sahur arası toplum da şenlik havası mevcuttur. Toplanmalar, yapılan sohbetler, karşılıklı ikramlar, gezme ve eğlenme daha çok dikkat çeker.
İftar, sıradan bir oruç açma değildir. Saatinden önce sofra başına gelinir. Sofrada misafirlerin olmasına da dikkat edilir. İftar sofrasına aynı zamanda hürmet gösterilir. Sofrada sadece mideyi değil, gözü de doyuracak bir donatım vardır.
Sahura kalkmak önemlidir. Büyük küçük bütün aile bireyleri sahur sofrasının başındadır.
Diş kirası, günümüzde unutulmuş bir gelenektir. İftara katılanlara diş kirası adı altında hediyeler verilir. Hem yemek yedirilir, hem de yemek ikram edeni n sevap kazanmasına vesile olduğu için de hediye ile taltif edilirdi. Bu ne güzel bir zarafet.
Ramazan ayında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus çocukların sevindirilmesidir. Oruç tutması teşvik edilerek, bahşiş verilerek çeşitli ikramlarla çocukların gönülleri hoş etmek gelenektendir. Yine kendi çocukluk yıllarımızda da yaşadığımız gibi ilk defa oruç tutan çocuklar gözetilir ve onlara hediyeler verilir.
Nişanlı kızların evine iftarlık hediyeler gönderilmesi de yurdumuzun çeşitli yörelerinde devam edegelen adetlerdendir.
Ramazan topu hala Anadolu'da geçerliliğini korumaktadır. Çocukluk yıllarımızda gerek iftarda gerekse sahurda kulağımız ramazan topunda olur. Top sesiyle oruca başlar top sesiyle orucumuzu açardık. Bu geleneğin de devam ettirilmesi insanımızın yetişmesinde önemlidir.
Ramazan ayı boyunca karşılıklı olarak davetler yapılır. Konu komşu, eş dost ve akrabalar, dükkan komşuları iftara davet edilirler.
Yurdumuzda yemek gelenekleri bölgeden bölgeye değişiklik göstermiş olsa da Ramazan ayında bazı yiyecek çeşitlerinin ön plana çıktığı görülür. Bunlara örnek verelim. Ramazan kahkesi özellikle sahurda yenilen bir klasiktir. Ramazan ayında bazı bölgelerimizde hemen hemen her evde kahke bulunurken, Ramazan bayramında ise gerebiç yapılır. Yapılan bu yiyecekler komşulara ve misafirlere ikram edilir. Yine bazı bölgelerimizde iftar sofrasının olmazsa olmazlarından olan meyan kökü şerbeti hep Ramazanla birlikte gündemde yerlerini alırlar.
Ramazanın ilk günü ve bayram sabahı yenecek yemek çeşitleri artık bir gelenek halini almıştır. Buna örnek olarak Ramazanın ilk günü dövmeden (buğday) yapılan keşkek ve bayramın ilk günü ise yapılan pirinç pilavı ve kızartma (etten yapılan sulu yemek) hemen hemen her evde vardır. Keşkek aşındaki buğdaylar insanların midesinde Allah'ı zikreden tesbihe benzetilir.
Ramazanda sahur vakti davulcular mani söyleyerek sokak sokak dolaşırlar. Bayram yaklaştığında ise kapı kapı dolaşarak bahşiş toplarlar. Toplumu bir aile gibi yaklaştıran geleneklerden birisidir ramazan davulu.
Ramazan bayramının da kendisine mahsus gelenekleri vardır. Kandil geceleri ve bayram günleri en güzel kıyafetlerin giyinileceği günlerdir. Arife gününden yıkanılır, bayram sabahı en güzel kıyafetler giyinilerek bayram namazı için camiye gidilir. Erkekler akşamdan tıraş olur, saç ve sakallarını düzeltirler.
Bayram namazı kılındıktan sonra ilk bayramlaşma camide yapılır. Küs olanlar burada barıştırılır. Bayram namazından çıkıldıktan sonra mezar ziyaretine gidilir. Ölülerin ruhu şad edilir.
Mezardan eve gelindikten sonra akşamdan hazırlanan yemekler yenilir. Bayram yemeği sülalenin içindeki yaşlı ve hatırı sayılan kişinin evinde yapılır.
Bayramlaşma ev içinde de büyükler küçükler arasında yapıldıktan sonra sıra konu komşuya akraba ve eş dostla yapılan bayramlaşmaya gelmiştir.
Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden kurtulma ayı olan Ramazan-ı Şerif ve idrak edeceğimiz Ramazan bayramı hepimize mübarek olsun.