13 Temmuz da Pariste Akdeniz için Birlik oluşumu çerçevesinde daha çok prensiplerin müzakere edileceği toplantı yapılacak. Akdeniz Birliği ne anlama gelmektedir? Bu konuda bilgilenmek ve ülke olarak gereken manevraları yapmak gerekir.
AB içerisinde liderliğe oynayabilecek ülkeler Almanya, Fransa ve İngilteredir. İngiltere, ABden ziyade ABD ile stratejik ortaklık geliştirmiş durumda. Almanya ile Fransanın liderlik çekişmesinde ise, galip olan Almanya olmuştur. Diyebiliriz ki, Avrupa Birliği üyeleri içerisindeki gelişmiş devletler, diğer üye ülkeleri kendi arka bahçesi olarak tutmak istemekte ve bunun mücadelesini vermektedir. Bu anlamda AB devletleri adeta ikiye ayrılabilir. Üretenler ve pazar olanlar. Üretenler de kendi içerisinde liderlik yarışı içindeler. Pazar olanlar ise sanayisini kaybetmenin, milli kimliklerini kaybetmenin, folklorünü kaybetme sürecinin sıkıntısını yaşıyorlar. Yarış ve arayış aynı anda devam etmektedir. Diyebiliriz ki, birlik içinde üye devletlerin kendi gelecekleri açısından açık ve gizli bir strateji savaşı yaşanmaktadır. Geçtiğimiz ay yaklaşık 11 Avrupa devletini içeren gezimiz esnasında, gerek yaptığımız görüşmelerde gerekse gözlerimizle bu yaşananları müşahede etmiştik.
İşte yaşanan bu tablo Avrupa devletleri içerisinde yeni arayışlara sebep olmaktadır. Akdeniz Birliği kurulması fikri bu sürecin sonunda Fransanın başını çektiği bir oluş olarak gündeme gelmektedir. Akdenizde kıyısı bulunan AB üyesi olan ve olmayan 20 civarında ülkenin birliğe üye yapılması planlanıyor.
Akdeniz birliğinin kurulması halinde, ABnin Akdenizdeki çıkarları ekonomik ve siyasi olarak olumsuz etkilenecektir. Bu durum bile ABnin, kendi içindeki güçlü bir üyesinin ihaneti ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Bu oluşumla ABnin gelişmiş ülkeleri, müşterilerini kaybedeceklerdir. Dünya siyasetinde lobi faaliyetleri yaparak kendi çıkarları doğrultusunda ürettikleri politikalar da zarar görecektir. Artık her istediklerini biz istedik oldu, mantığıyla yapamayacaklardır. Bu gelişmeyle Türkiyenin de içinde olduğu Ortadoğu'da da bölge dengesinin dama taşları yerinden oynayacaktır.
Görülen o ki, ABnin fazla bir ömrü kalmamıştır. Zaten ortak bir anayasa bile hala kabul edilememiştir. Üye ülkeler huzursuzluk yaşamaktadır. Farklı arayışlar her geçen gün artmaktadır. Ulusalcı siyasi hareketler her geçen gün güçlenmektedir. Avrupanın nüfusu süratle yaşlanmaktadır. Doğal kaynakları bitme noktasına gelmiştir. AB ortak para birimine geçmekle emisyonunu kaybetmiştir. Almanya dâhil olmak üzere işsizlik almış başını gitmiştir. Gençlik ahlaki bir dejenerasyon yaşamaktadır. İşte bütün bu sebeplerden dolayı Prof. Dr. Haydar Baş Bey ABnin ömrünün en fazla 15 yıl olacağını yıllar önce söylemişti. Hemen belirtmekte fayda var, Sayın Başın bu tespitlerini 2000 li yılların başında yapmıştı. O yıllar ABnin en güçlü olduğu yıllardı. Artık yaşanan gelişmeleri görenler de bu tespiti paylaşmaya başladılar. Başlıca tepki ise Almanyadan. Bakın Akdeniz Birliği ne tepki koyan Alman Şansölyesi Angela Merkel, bu projenin ABnin bütünlüğünü tehdit ettiğini ve ABnin dağılmasına yol açabileceğini dahi söylemektedir.
AB kapısında yıllardan beri bekletilen Türkiye hep verici konumdadır. Birlik istiyor, Türkiye veriyor. Öyle bir noktaya geldik ki, durumu özetlemek için artık verilmedik neyimiz kaldı ki ifadesi ancak meramımızı anlatabilir. Fakat yine de Türkiye birliğe alınmamıştır, alınmayacaktır. Bir pazar olarak Türkiye, kapının eşiğinde tutulmakta, arzu edilen şekilde kullanılmaktadır. Üstelik Türk coğrafyasında, hatta Osmanlının hinterlandında ABDnin ABnin ve İsrailin hesapları vardır. Şimdi de yeni bir birlikle karşı karşıyayız ve bu birliğin başında hiç de bizi hazzetmeyen Fransa ve Sarkozy var.
Türkiye genç ve eğitimli nüfusa, zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip bir ülke olarak, coğrafyamızda gözü olmayan ülkelerle çok rahat bir birlik oluşturabilirdi. Ancak Türkiye geçmişinin de kendisine yüklediği tarihi misyonunu bir türlü yerine getirmek için gereken hamleyi yapamadı. Bu çıkışı yapabilecek siyasi iradenin bağımsızlığı, milli ekonomiyi ve sosyal devleti şiar edinmiş olması gerekir. Aksi halde lafla peynir gemisinin yürütülemeyeceği ayan beyandır. Ancak bilinmeli ki, iş işten geçmiş değildir. Çözüm yıllardan beri milli politikalar üreten; devletini seven, milletine aşık olan; Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezinin sahibi; BTP (Bağımsız Türkiye Partisi) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beydedir.