1 Martta, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan “Yeni kontrollü normalleşme süreci”ni izlerken, bir taraftan da o günün "Türkiye covid hasta tablosu"na bakıyorum. Tam tamına 69 can kaybı ve 9 bin 891 vaka açıklanmış. Son günlerde vaka sayısındaki artış yeniden hızlanmasına rağmen normalleşme süreci başlatılmış oldu.
Pandemi ile mücadelede bir başarı elde edilmiş de
normalleşme başlatılmış değildir. Normalleşmede, zamanlamanın sebebi ekonominin
iyi yönetilememesidir.
Üretim eksenli ekonomi modeli olan serbest piyasa
ekonomisinden başka bir sonuç zaten beklenemezdi. Oysa Prof. Dr. Haydar Baş
hocamıza ait olan tüketim eksenli “Milli Ekonomi Modeli” uygulansaydı sonuç
daha farklı olacaktı. Toplum karantina sürecindeyken, sosyal devlet olmanın
gereği insanlara paraları verilmiş olsaydı ekonominin çarkları sağlıklı olarak
dönecekti. Madem bu yapılamadı o halde B planı ne olmalıydı. Gelin bunu
konuşalım.
Normalleşmenin sonuçları nasıl olacak, bellidir.
Daha öncede normalleşme sürecine girilmişti. Hastalık ve can kaybı sayılarındaki artıştan dolayı yeniden kapanma ilan edilmişti. Bu defa her ilimiz salgın tedbirlerinin orada ne düzeyde uygulayacağını kendisi belirleyecek dendi. Türkiye haritası düşük riskten (mavi) çok yüksek riske (kırmızı) kadar 4 gruba ayrıldı. Mavi illerin sayısı 14, kırmızı illerin sayısı 17. İl sayısı bakımından da tehlike bertaraf edilmiş değildir. Haritayı analiz ettiğimizde ilin renginde, nüfus yoğunluğu ve sosyal ve kitlesel aktivitelerin önemli belirteçler olduğu görülüyor. Güneydoğu illeri mavi iken, Karadeniz illerini kırmızı olarak görüyoruz.
Covid-19 pandemisi ile mücadelede başarı elde etmiş
ülkelere baktığımızda alacağımız dersler var.
Bu ülkelerde kişilerin düşünce ve sosyal statülerine göre değil, bilimin gereği esas kabul edilmiştir. Mesela Dünya Sağlık Örgütü tarafından başarılı kabul edilen Yeni Zelanda'nın stratejisine bakalım. “Hızlı test, filyasyon ekiplerinin gayretleri ve uygulanan karantina”. Yine başarılı kabul edilen
Almanya'da baştan beri yoğun yapılan testler dikkati çekiyor.
O halde ülkemizde yapılması gerekenler de bellidir.
Hastalığın tedavisi bulununcaya veya aşı ile toplumda sürü bağışıklığı
sağlanıncaya kadar belli bir strateji ile yoğun olarak hızlı tanı testi
yapılmalı, hasta ve bulaş riski taşıyanlar tespit edilerek karantinaya
alınmalıdır. Bu çalışmalar bilimsel esaslar gözetilerek yapıldığı zaman HES
kodu daha bir anlam taşıyacaktır. İşte o zaman kod kontrollü yaşam ile
kapanmaya da gerek kalmaz. Okullar da açılır, AVM’ler de. Aksi halde yine
rakamlar patlayacak bu defa farklı mağduriyetler yaşanacak ve yeniden kapanmaya
gidilecek.
Aklın yolu birdir.