6 Şubat 04.17’de yaşadığımız büyük deprem felaketinden beri ülkemizin ana gündemi doğal olarak deprem. Gerek kişisel sohbetlerde, gerek yazılı ve görsel medyada, gerekse siyasette gündem aynı. Böyle de olmalı. Dile kolay 15 milyona yakın insanın direkt etkilendiği bir süreç. Hele bir de yaşadığımız coğrafyanın deprem bölgesi olmasını dikkate alırsak, aslında sadece bu hafta değil, her zaman deprem gündemimizde olmalıdır.
Ortak Yayında Tek Yürek Olduk
Önceki gece "Türkiye Tek Yürek Kampanyası Ortak Yayını", yurt içi ve dışından ulusal ve uluslararası 213 televizyon ve 562 radyonun katılımıyla yapıldı. Milletimiz her zaman olduğu gibi tek vücut olmayı başardı. "Türkiye Tek Yürek" kampanyası adı altında toplanan bağış miktarı 115 milyar 146 milyon 528 bin TL'ye, atılan SMS sayısı ise 9 milyon 10 bine ulaştı.
Toplanan yardımın yüksekliği gerçekten bizleri ümitlendirdi. Rakamların yüksekliğinin yanında beni esas etkileyen, SMS sayısı oldu. Bu sayı, bize hemen hemen ülkemizdeki her ailenin SMS ile de olsa bu kampanyaya katıldığını gösteriyor. Bir kez daha gördük ki; milletimiz gerektiğinde bir ve beraber olmayı başarıyor.
“Unutmayalım!”
Söz konusu yayında telefonla yardım toplayan oyuncu Murat Yıldırım’ın "Bugün yardım toplayacağız toplamaya da devam ediyoruz. En iyi yaptığımız şeylerden bir tanesi bizim bu. Çünkü Türk milleti olarak genimizde vardır bu zaten. Ama en iyi yaptığımız az önce de söyledim ben bunu diğer bir şeyi de belirtmek istiyorum. Unutmayalım. Unutmak da bizim yaptığımız şeylerden bir tanesi.” şeklindeki ifadeleri gerçekten durumu çok güzel özetliyor idi.
Oyuncu Yıldırım’ın dediği gibi deprem gündemini hiçbir zaman unutmamalıyız! Eğer Erzincan, Afyon Dinar, İzmit, Elazığ depremlerini unutmasak ve de üzerimize düşenleri yapsa idik; belki de bugün Kahramanmaraş depreminde bu kadar çok vatandaşımızı kaybetmeyecektik.
Tabii deprem deyince hemen aklımıza örnek olarak Japonya gelmekte. Bu konuda yazılmış akademik çalışmalara baktım. Özellikle Hasan Gökhan GÜLER ve arkadaşlarının saha araştırma gezisinde gözlemlerini kaleme aldıkları çalışma dikkatimi çekti.
Makalede Japonya’daki afetten sonra yeniden yapılanma, afet farkındalığı yaratma çalışmaları ayrıntılarıyla sunulmuş, özellikle afetler ile yaşamak ve toplumda afet farkındalığı yaratmanın öneminin altı çizilmiş.
Afetten Sonra Yeniden Yapılanma
Japonya’da 2011 Tsunamisi’nin etkisiyle birçok kıyı şehri tümden veya büyük oranda yıkılmış. Tsunamiden korunmak için yeni yerleşim yerleri oluşturulurken bu kez yapay dolgu alanları kullanılarak yerleşim alanlarının kotları yükseltilmiş, yer yer kıyıda kalan yerleşim birimleri yüksek yerlere taşınmış. Yani şehirler yeniden yapılanırken önce zemin etüdü yapılmış, zemine ait sorunlar sıfırlanmış ve gerekiyorsa şehir farklı alanlara inşa edilmiş.
Japonya’da Farkındalık Oluşturma Çalışmaları
Yine söz konusu makalede ifade edildiği üzere; afet bölgelerindeki istisnasız bütün şehirlerde bilinçli olarak yerinde bırakılmış hasarlı binalar ve/veya sembollerin yanında birçok müze, sergi ve anıt oluşturulmuş.
Bu anıtların en önemlilerinden birisi “Büyük Doğu Depremi Anıtı”
Bu anıtın siyah kısmı afeti yenmeyi vasiyet eden kayıpları bir çekirdek şeklinde tasvir ederken, beyaz kısmı ise bu çekirdekten filizlenen çiçeği sembolize ediyor.
“Kintsugi”
Japonlara ait bir el sanatı. Depremin halkta bir kültür, yaşam şekli haline geldiğinin bir göstergesi. Kintsugi’de, kırık çömleklerin kırılmış yerleri toz haline getirilmiş veya toz altın, gümüş veya platin ile karıştırılmış reçine ile onarılıyor. Çömlek bundan sonra kırık izleri ile kullanılıyor.
Japon toplumunun afet algısı ile kintsugi sanatı arasında bir analoji kurmak mümkün. Toplumun algısı, bu sanatta olduğu gibi, yıkılan-hasar almış şehirleri tekrar baştan inşa ederken, geçmiş afetlerden birçok kalıntıyı ortada bırakmak, birçok müze ve sergi ile afetleri hafızalarda canlı tutmak, bu sayede gelecekteki afetlere hazırlıklı olmak ve afetler ile yaşayabilmek olarak şekillenmiştir.
Ülkemizde Deprem Farkındalığı
Türkiye’de ise deprem farkındalığını oluşturma adına 1999 İzmit Depremi’nden sonra hizmete başlamış olan Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü bünyesindeki Afete Hazırlık Eğitim Birimi kurulmuştur. Uyguladıkları eğitim programları ile toplumda deprem farkındalığı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ayrıca Sakarya, Bolu, İzmir ve Kandilli ’de 1999 İzmit Depremi sonrası açılmış müze ve sergiler mevcuttur. Ama yapılan çalışmalar çok ama çok yetersizdir.
Uzun lafın kısası toplumda deprem farkındalığını daimî hale getirecek uygulamalar şarttır. Ve burada deprem farkındalığı demek sadece “çök kapan tutun” eğitimi ve “deprem çantası” hazırlamak değildir. Bunlar tabii ki önemlidir, ama yapılması gereken depremden korunmayı bir yaşam şekli haline getirmektir. Ve bu farkındalık hem fert düzeyinde hem de kamu kurum ve kuruluşları düzeyinde olmalıdır. Yasalar ve yönetmelikler buna göre düzenlenmelidir.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi