Hep küçükler için okusun, adam olsun, meslek sahibi olsun deriz ya. Duamız böyledir, niyetimiz böyledir. Acaba üzerlerine titrediğimiz çocuklarımız, “büyüyünce ne olacaksın?” diye sorduğumuz göz bebeklerimiz ne durumda?
Gençlerimiz ne durumda? Hani çocukken doktor, polis, pilot olacağım diyen çocuklarımız, bugünün gençleri ne durumda?
Acaba hala çocukluk hayallerinin peşinde koşuyorlar mı? Yoksa çocukluk hayalleri onları çoktan terk mi etti?
TUİK verilerine göre bireylerin ortalama yaşam memnuniyet düzeyi 10 üzerinden 5,7. 18-24 yaş grubu gençlerin yüzde 46’sı, 25-34 yaş grubunun yüzde 49,3’ü mutlu değil.
Başka bir rapora göre de yaşamından memnun olan gençlerin oranı 2017 yılında yüzde 70 iken, yüzde 46’ya gerilemiş durumda. Gençliğin İyi Olma Hali Raporuna göre gençler karşılaştıkları en önemli sorunları enflasyon ve hayat pahalılığı, işsizlik ve iş bulamamak, kiraların yüksek olması, sokaklardaki şiddet olarak sıralıyorlar.
Gençler adeta hayal kuramaz olmuşlar, günü birlik yaşamaya başlamışlar.
Şimdi siz geleceğini elinden aldığınız gençten ne bekleyebilirsiniz?
Hayal kuramayan, gelecek için hedefleri olmayan bireyler, toplumda kendilerine pozisyon bulmakta her zaman zorlanırlar. Toplumda rol üstlenemeyen bireyler de bir süre sonra kendilerini yaşadıkları topluma ait hissetmemeye başlarlar, aidiyet duygusunu kaybederler. Yaşadığı toplumu artık kendine yabancı olarak gören birey, o toplumun ahlaki normlarını da reddetmeye başlar. Artık bu birey için doğrular, toplumun doğruları olmamaya başlar, ölçüsü bozulan tartının yanlış tartması gibi.
Yıllar içerisinde toplumların örf, adet, gelenek, görenek, kültür ve inançlarına göre oluşan toplumsal normlar, toplumsal düzenin sağlanmasında baş rol alırlar. Bireyler muhakeme yetenekleri ile toplumsal normlara uygun hareket etmeyi, etik kuralları değerlendirmeyi ve doğru ya da yanlış arasında seçim yapabilmeyi sağlarlar. Hatta son yıllarda yapılan çalışmalarda muhakeme yeteneğinin insan hareket ve davranışlarını nasıl kontrol ettiği bilimsel olarak da gösterilmiştir.
Beynin Prefrontal Korteksi ve Muhakeme
Yapılan bilimsel çalışmalar, muhakeme yeteneğinin nörofizyolojik temellerini incelemiştir. Beynin prefrontal korteksi, muhakeme yeteneği ile ilişkilidir. Bechara ve Damasio'nun (2000) Iowa Gambling Task (IGT) adlı çalışması, prefrontal korteksin özellikle ventromedial bölgesinin hasar görmesi durumunda bireylerin uzun vadeli sonuçları dikkate almadan dürtüsel kararlar verdiğini göstermiştir. Greene ve diğerlerinin (2001) yaptığı araştırma, etik ikilemler karşısında bireylerin verdiği kararların duygusal ve bilişsel süreçlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıktığını göstermiştir. Aynı araştırmada prefrontal korteksin bu süreçlerde duygusal tepkileri baskılamaya çalıştığı bulunmuştur.
Prefrontal korteksin bu rolü, bir kişinin duygusal durumuna göre uygun ve sosyal açıdan kabul edilebilir kararlar almasını, uzun vadeli hedefler doğrultusunda hareket etmesini sağlar. Duygusal kontrolün yetersizliği ise bireylerin toplumsal normlara uymamasına ve sosyal açıdan olumsuz sonuçlar doğurabilecek dürtüsel kararlar almasına neden olabilir. Bu yetenek, büyük oranda prefrontal korteksin olgunlaşmasıyla gelişir.
Prefrontal Korteksin Gelişimi
Beynin prefrontal korteksi, çocukluktan ergenliğe ve hatta genç yetişkinliğe kadar gelişmeye devam eder. Prefrontal korteksin gelişimindeki gecikme, ergenlerin daha dürtüsel davranışlar sergilemesine ve riskli kararlar almasına neden olabilir.
Eğitim, prefrontal korteksin gelişimine katkıda bulunan en önemli çevresel faktörlerden biridir. Eğitim, bu bölgenin gelişimini doğrudan destekleyerek, bireylerin bilişsel, sosyal ve duygusal işlevlerini güçlendirir. Eğitimsiz veya yetersiz eğitim alan bireylerde, yürütücü işlevler yeterince gelişmeyebilir. Bu, dürtü kontrolünün zayıflamasına, riskli davranışların artmasına ve uzun vadeli planlama becerilerinde zayıflık yaşanmasına neden olabilir. Araştırmalar, erken çocukluk döneminde eğitim alan bireylerin, ilerleyen yaşamlarında daha güçlü yürütücü işlevlere ve daha yüksek bilişsel esnekliklere sahip olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak muhakeme yeteneğini kaybetmiş birey, toplum için çok yanlış olan bir fiili çok normalmiş gibi kolayca gerçekleştirebilir. Bu nedenle, eğitim sisteminin bireylere yalnızca bilgi yüklemeyi değil, aynı zamanda muhakeme yeteneklerini geliştirmeyi amaçlaması gerekmektedir. Toplum normlarını oluşturan değerlerimize uygun olan, geçmişimizden süzülerek gelen toplum normlarını içeren bir eğitim sistemi şarttır.
Unutulmamalıdır ki; bu kazanım hiçbir zaman yap boz tahtasına dönmüş bir eğitim sistemi ile kazanılamaz. Bu kazanım ancak aynı hedefe kilitlenmiş milli eğitim sistemi, aile ve medya uyumu ile sağlanabilir.