10 Kasım Atatürkün ölümünün 67. yıl dönümü. Aynı zamanda bu hafta Atatürkü Anma ve Atatürk Haftası Her yıl devletin ve sivil toplum örgütlerinin çeşitli etkinliklerle yâd edilen Atatürk, birçok yönleri ile anlatılır. Bir milletin ecdadına ve tarihine sahip çıkıp ondan dersler alması kadar isabetli bir faaliyet olamaz. Çünkü geçmişini bilmeyen milletler geleceklerine yön veremezler.
Toplumda Atatürke sahip çıkanlar olduğu kadar, maalesef Ona karşı çıkanlarda olmuştur. Bunun temelinde, Atatürkü anlamak ve anlatmaktaki yanlışlık yatmaktadır. Atatürke sahip çıkanlar, Atatürkü kendi ideolojileri istikametinde, milletin değer yargılarına ters bir yorumla Atatürkü anlatmışlardır. Karşı çıkanlar ise, Atatürkü milletin manevi değerlerine düşmanmış gibi lanse ederek anlatmışlardır. Bundan dolayı toplumda belli kesimlerde Atatürke karşı antipati oluşmuştur. Hatta dindar olmak Atatürke karşı olmayı gerektirir, mantığı işlenmiştir.
Peki, Atatürkü kimler sever kimler sevmez? İçinde vatan sevgisi, bağımsızlık ruhu, milletin bekası, hür yaşama sevdası, canı, malı, namusu mukaddes sayan anlayış Atatürkü sever.
Şimdi de sevmeyenleri irdeleyelim: 20. yüzyılın başlarında Osmanlı parçalanmış, memleketin her tarafı batılı yamyamlar, medeni dediğimiz tek dişi kalmış canavarlar tarafından bir fiil işgal edilmiş, bu yüce millet bağımsızlığını kaybetmiştir. Beş bin yıllık geçmişi olan ve tarihin her döneminde hür ve bağımsız yaşamış bu milleti esir ettik dedikleri bir sırada, milletin bağımsızlık ruhunun temsilcisi olan, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Kuva-i Milliye ruhuyla istiklal mücadelesini başlatmıştır. (Kuva-i Milliye ruhunun ve mücadelesinin Atatürkte oluşmasında Kilisimizin rolü çok etkili olmuştur. 1915 yılında Halep üzerinden Kilise gelen Atatürkü yolda çeteler çevirir ve kimlik sorar. O dönemde İngilizlerin Kilisi işgale geleceğini öğrenen Kilisliler çeteler kurarak İngilizlere karşı mukavemet birliği oluştururlar.
Atatürk bu uyanıklık karşısında hayrete düşer ve sözleri söyler: İlk defa ayak bastığım bu Türk şehrindeki uyanıklığa cidden hayran kaldım. Ve bir daha iman ettim ki bu millet asla ölmeyecektir. Var olun Aziz Kilisliler! Bu ruhla Kiliste başlayan milli kurtuluş mücadelesi bütün yurdu sarıyor ve Atatürk 1919 yılında Samsuna milleti örgütlemek için ayak basıyor.
Ve milli mücadele başlıyor. Millet akın akın Kuva-i Milliye saflarında yerlerini alırken, o dönemde İngilizler tarafından İstanbulda kurulan bir cemiyette bastırılan ve altından şimdiki diyalogcuların başının da imzası bulunan Kuva-i Milliyeye Katılmayın bildirileri Anadolunun her tarafına dağıtılıyor.
İşte Anadolu üzerinde hesabı olan batılı yamyamlar ve onun yerli uzantıları Atatürkü ve Kuva-i Milliye ruhunu hazmedemeyip, zaman zaman din adına Atatürk düşmanlığını körüklediler. Hâlbuki Atatürk bağımsızlık benim karakterimdir diyerek, bu milletin esir yaşayamayacağını haykırmıştır.
Bağımsızlık nedir? Bağımsızlık can emniyetidir, mal emniyetidir, namus emniyetidir, din ve vicdan emniyetidir, vatan emniyetidir, izzettir, şereftir, haysiyettir. Vatanı olmayan insanın dini hayatı nasıl olur?
Bundan dolayı Atatürk bu millete çok büyük hizmetlerde bulunmuştur. Onu eleştirenlere hatırlatmak isterim. Elmalılı Hamdi Yazıra Kur-an tefsirini yazdıran Atatürktür. Heybeliada Ruhban Okulunu kapatan Atatürktür. Ölümüne kadar Ayasofya Camisinin ibadete açık kalmasında etken yine Atatürktür. Mübadele yoluyla Türkiyeyi Ermeni ve Rumlardan temizleyen Atatürktür. 1928 yılında Bursa Robert Kolejinde üç Türk kızı Hıristiyan oldu diye, Bakanlar Kurulu Kararı ile okulu kapatan yine Atatürktür.
Şimdi ise kendini topluma dindar diye tanıtanlara bakalım. AB uyum yasaları ile 38 bin kilise evi açtılar. 40 binin üzerinde Müslüman genç Hıristiyan oldu. Bana kalırsa, 24 saatte Heybeliada Ruhban Okulunu açarım diyen Milli Eğitim Bakanı, dinler arası diyalogla Kuranı yeniden yorumlamak gerekir mantığı ve bu dinler arası diyalog hükümetimizin resmi misyonudur diyen bir iktidar.
Oysa dinler arası diyalog merkezi Vatikanda bulunan Papalık Konseyi misyonunun organize ettiği, misyonerlik hareketidir. Memleketin her tarafını parselleyerek yabancıların mülk edinme yasasını çıkartan, şehit kanlarıyla sulanmış vatan topraklarını Rumlara, Ermenilere, Almanlara, Fransızlara, İngilizlere ve tüm Hıristiyan ülkelerine satışa çıkartan anlayışta olan dindar kabineden oluşan bir hükümet.
Sözü fazla uzatmayalım. Daha neler var neler! Söz söylersek yazı uzar. Şimdi varın Atatürkle şimdikilerin arasındaki mukayeseyi siz yapın!
Mehmet İnekçioğlu