Anna Massalla isimli Alman bilim adamı olan hanımefendi siz Türkler hazine üzerinde oturan dilencilere benziyorsunuz demiştir. Tespit çok doğru, hakikaten bu kadar zengin yer altı yerüstü kaynaklarına sahip olacaksınız ve siz namerde avuç açıp kredi dileneceksiniz bunu anlamak mümkün değil.
Yapılan araştırmalara göre Türkiyenin yer altı kaynaklarının işlenmemiş rezerv değeri toplam üç katrilyon dolar civarındadır. Bu yer altındaki madenler işletildiği zaman en az bire on- yirmi ve hatta elli katına çıkacak katma değer elde edilebilir.
Düşünebiliyor musunuz Türkiyenin sınırlarını bin metre yüksekliğinde bir duvarla çevirdiğinizi kabul edin bunu bir kasa olarak görün ve bunun içini yüzlük dolarla doldurmaya çalışın bu zenginlik bu kasanın içine sığmıyor. Şimdi bu kadar zengin ülkenin hem devleti fakir hem de insanları fakir ben şahsen bu zilleti hazmedemiyorum.
Devletin iç ve dış borç toplamı 600 milyar dolar civarında, milletin kredi borç toplamı da yaklaşık 400 milyar TL civarındadır. Yani hem devlet fakir hem de millet fakir. İşsizlik almış başını gidiyor resmi olan rakamlara göre bu işsizlik oranı %13, fakat resmi olmayan sivil toplum örgütlerinin bildirdiği rakamlara göre ise bu oran %25 ler civarındadır. Benim gördüğüm işsizlik oranı ise en az % 60-70 civarındadır nasıl mı?
Gelin toplumu şöyle bir sosyolojik tahlile tabi tutalım. İşsiz, işi olmayan para kazanamayan ve dolayısıyla geçimini temin edemeyip namerde muhtaç olan insan anlamına gelir. Toplum şu guruplardan oluşur, işçi, memur, emekli, esnaf, sanatkâr, tüccar, sanayici, ziraatçı hayvancı, ormancı, balıkçı vb. Küçük esnaf, sanatkâr, ziraatçı, hayvancı, ormancı, balıkçı, tüccar ve sanayicilerin büyük bir kısmı devletin kayıtlarına göre iş sahibi sayılıyorlar. Ama hakikatte bu gurupların hemen hepsi uygulanan ekonomik politika neticesinde işleri oluğu halde işsiz kalmışlardır.
İşçi, memur ve emeklinin aldığı maaş genel olarak yoksulluk veya açlık sınırının altında
Esnaf ve sanatkârın dükkânı var ama müşteri bulamadığı için para kazanamıyor dolayısıyla işsiz. Tarımla uğraşan ziraatçının ürettiği mahsul para etmiyor ve kazanamıyorlar dolayısıyla işsiz sayılırlar. Maliyetler yükseldiği için hayvancılıkla uğraşan kesimde yetiştirdiği hayvanlara Pazar bulamadığından üretimden vazgeçmişlerdir dolayısıyla bu kesimde işsiz sayılırlar. Son günlerdeki et fiyatlarının yükselmesi geçmişte hayvancılık para kazanamadığı için üretici hayvan yetiştirmekten vazgeçip arz talep dengesinin bozulmasındandır.
Kendi çapında küçük ölçekli işletme sahibi tüccarlarında, küresel sermaye ile rekabet etmesi mümkün olmadığından iş yapamaz hale gelmiş ve dolayısıyla işsiz kalmışlardır. Küçük ölçekli sanayicilerin büyük bir kısmı yine küresel sermaye ile rekabet edemediğinden durgunluğa girerek zararına satışlar neticesinde stagflâsyona girmiş işyerlerini kapatmak zorunda kalmışlardır, sonuç olarak hem işçileri işten çıkarmış hem de kendileri işsiz kalmışlardır.
Bütün bu gurupların işsizliğini göz önüne aldığımızda Türkiyedeki işsizlik oranı en az %60- 70 civarındadır. Sn. Başbakan Türkiyedeki işsizliğin nedenini küresel krize bağlıyor doğru söylüyor. Peki, Sn. başbakan küresel krizi neye bağlıyor sn. başbakanın asıl çıkmazı burada. Sn başbakanın meseleleri doğru tahlil edemediği için çözüm ve tedavi yöntemi yanlış olmuştur, Sn. Başbakan daha halen kurtuluşu ABD, AB ve İMF politikalarında arıyor.
Dünyada yaşanan küresel krizin nedeni yapısaldır yanı liberal kapitalist sistemden kaynaklanıyor. Türkiye liberal kapitalist ekonomik modeli uyguladığı için küresel ekonomik yangın bize sıçramış ve bizi de yakmıştır, eğer bu kapitalist liberal ekonomik yapıyı uygulamaya devam edersek bu yangından kurtulmamız mümkün değil.
Çözüm liberal kapitalist yapıdan kurtulup Milli Ekonomi Modeli ile Sosyal Devlet Milli Devlet politikalarına sarılmaktan geçer. Eeee. Ne demişler anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az. Ama olsun biz anlayana kadar anlatmaya mecburuz çünkü bu ülke bizim bu devlet bizim bu millet bizim başka yok.
Mehmet İNEKÇİOĞLU