— Yazıyormuşsun? dedi.
Bu soruda bir gizli gaye vardı. Hatıraları¬mı yazarken, her anımı objektif olarak tesbit edebiliyormuşsun, demek isteniyordu. Ben zaten, onun
bu isteyişini çoktan yerine getirmiştim.
Rüştiye mektebine giden, her öğrencinin mil¬li bir kıyafeti vardı. Başta, türlü türlü takye ve buna benzerler. Ayakta kırmızı yemeni ve vücutta önü açık bir entari. Mektep, her geçen gün yeni bir değişikliğe uğrar ve her değişiklik bir incelik arz ederdi.
Müdürümüz her yönden bir ıslahat yapmak lü-zumunu duymuştu. Elbise giymemiz lüzumunu hisset ti, bununla da kalmayarak okula bir terzi çağırttı. Başta fes püskül, ayakta kundura ve vücutta siyah çuha elbise olmak üzere bir kıyafet tesbit edildi. O günden sonra b,u kıyafeti bütün talebeler giye¬rek okula devama başladılar.
Bu elbiselerin yakalarında şu ibare vardı.
(Haleb mektep-Rüştiyeyii askeriye)
Yine bu elbiseler talebeye çok cüzi bir parayla temin edilmiş, hatta fakirlere bedava olarak dağıtılmıştı.
O günden itibaren Halepte gizli bir galeyan başladı. Ve Halep ahalisi bu elbiseyi mektep ço¬cuklarına hoş görmedi. MA tep müdürümüz Askeri Kumandanlara müracaat edip, asker istedi. Akşam¬ları mektep dağılışını silâhlı askerler idare ediyor ve bir karışık olmasını önlüyorlardı. İkişer ikişer dizilen her mahallenin mektepli çocukları bu silah¬lı askerlerle evlerine yetiştirilirdi.