“Melali anlamayan nesle aşina değiliz” diyor A. Haşim.
“Üzüntüyü anlamayan kuşağa yakın değiliz, dost değiliz” demektir bugünkü Türkçe’yle. Aslında melali yani üzüntüyü çeşit olarak anlatmıyor. Türü ne olursa olsun onu yaşamamızı, onu anlamamızı istiyor. Hüznü kendiliğimizden yakalamamızı, yaşamımızı hüzünle yoğurmamızı ve hüzünle yorumlamamızı istiyor. Mutluluk ve sevinme bize lüks geliyor anlaşılan. Biz toplum olarak zaten hüznün çocukları değil miyiz ki?
“Nabzımı bırak doktor, kalbime bak
Gülen gözüme değil ağlayan gönlüme bak.”
diyen müziğimiz de bu dizelerde olduğu gibi baştan sona hep hüzünler yumağından oluşmuyor mu? Arabesk şiir ve arabesk müzikte hep ayrılıklar var, yalnızlık var, kavuşamama ve sevenlerin ölümü var. “Mazoşizm” yani acı çekmekten zevk alma var.
“Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı”
diyen Fuzuli, hüzünlerin şairidir. Üzülmek ve acı çekmek bir erdemliliktir. Ruhen olgunlaşmayı sağlar. Edebiyat deryamızda hüzün balığı, her atılan oltanın ucunda vardır. Çünkü balığı bol bir denizde balık avlamak oldukça kolaydır. Kaynağında cevheri olursa; dere yatağında altın toplamak zor değil. Hüzün bizim öz kaynağımız, özyaşamöykümüz. Şiirimiz, üzen, yıpratan, kıskandıran ve öldüren aşklara dolu hep. Yaşama sevincimizi bile hüznün gergefinde dize dize uyaklıyor, bundan da büyük keyif alıyoruz. Ortaya el emeği göz nuru hüzün şiirleri çıkıyor. Oku oku ağla, yaz yaz dövün işin yoksa!
Şiir her zaman işlediği konu özelliği ile de değerlendirilmez. Böyle yapılırsa noksan bir değerlendirme olur. Şiirin en önemli özelliği bence anlatım biçimidir. Ahmet Haşim’e göre; şiirin kulakta bıraktığı ses önemlidir. Yine Yahya Kemal, biçime ve sese çok önem vermiştir. Şiirindeki seçici anlatım, daha okurken insanı büyüler. Zengin bir iç ve dış ahengin varlığını hemen fark ederiz.
“ Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.”
Görüldüğü gibi şu iki dizede bile oldukça bol aliterasyonlar, asonanslar, ulamalar bulunmaktadır. Bunlar şiirin ahengini zenginleştirmektedir.
“Şiir güzelliğin nefes alışıdır.”,
“Her şiir güzeldir; her güzel, şiirdir.” Diyor kimi edebiyatçılar. Güzel de söylüyorlar. Şiirin güzellikle ölçülmesi ve kıyaslanması, herkesin ortak değeridir. O halde tartıştığımız nesidir şiirin?
Bence o güzelliğin sergileniş biçimidir. Şiir, güzel duymak; güzel düşünmek; güzel emek vermektir diyorum ben.
Âşık Veysel ne güzel söylemiş, hem de kestirmeden ve öz olarak:
“Güzelliğin on para etmez
Bu bendeki aşk olmasa”
Şiir bir aşk ve yetenek işidir. Önce duyacaksın gönlünde, sonra da becerinle dökeceksin dizelere. Yüreğimizde aşk varsa eğer, her şey şiirdir bizim için. Yaşamak gibi, ölmek gibi, barış gibi, kavga gibi, sevişmek gibi...
Önemli olan doyasıya yaşamaktır, “zaman” adlı şiiri.
Ey zaman, seninle ağlıyor; seninle gülüyorsak eğer şiirimizsin bizim!
Uğur ELHAN