Hakkında o kadar çok söz söylenmiş ki; kitaplar, romanlar ve filmler çekilmiştir aşk için. Belki de onsuz olmaz diyenlerin sayısı, aşksız yaşayanlardan daha çok olmuştur. Başka bir değişle aşkı yaşayan pişman, yaşamayan bin pişman. Halk arasında denilir ki? aşk tuzlu su gibidir, içen kudurur?.
Tasavvuf tarihinde de o çok farklıdır, âşıklar sultanı Mevlana Celaleddin-i Rumi hz ne sorarlar, ya hazret aşk nedir? Hazret;? ben ol ki bilesin? cevabını verir. Aşk için dağlar delinmiş, çöller geçilmiş, tahttan vazgeçilmiş, hatta candan geçenlere bile rastlanmış tarihler boyu. Bazılarına göre anlatılmaz yaşanır.
Başka bir ifadeyi de, Prof. Dr Haydar Baş tan aktaralım;?Aşk ikinin bir olmasıdır, yani sevenin sevdiğinde yok olma halidir,?der. Aşk, ispat ister, fedakârlık gerektirir, devamlılık ister. Aşkların en üstünü hiç şüphesiz ilahi aşk olan Allah aşkıdır. O na yönelince O seni reddetmez, çağrını cevapsız bırakmaz, yer- mekân, gece- gündüz nerde olursan orda yalnız kalmazsın. O na âşık olunca sözleri emir olur senin için, her dediğini yapmaya çabalarsın, sevgin artar, aşkın coşar, yaptığın her ibadetten lezzet alıp haz duyarsın. Bazen aşkımızın daha da yücelmesi için vesileler ve fırsatlar aranır. Bu fırsatlar yüce yaratanın bir lütfüdür kullarına.
Evliyaların piri olan, Abdulkadir Geylani hz, Allah cc den kendisine Hızır (a.s) arkadaş yapması için niyazda bulunur. Pir hazretlerine Bağdat harabelerinde beklenmesi istenir ve denilen yerde beklemeye başlar hz pir, biri gelip ?ne aradığını sorar?, olayı anlatan Pir hazretlerine Hızır (a.s) olduğunu söyleyen zat, ?burada bekle geliyorum? der ve gider. Bir yıl sonra gelir Hızır (a.s) ve sorar? ne bekliyorsun ?diye, hz pir de,?bekle dediniz sizi bekliyorum? der.? Peki, geliyorum? deyip tekrar gözden kaybolur Hızır (a.s), bir yıl sonra geldiğinde aynı yerde bekler bulur hz piri, aynı soru ve cevaptan sonra ?tamam seninle arkadaş oluruz artık? der ve muhabbet başlar. Nasıl bir aşk ki; sevdiği uğruna yıllarca tek başına ıssız harabelerde bekleyebiliyor. Bu olayı yıllar sonra anlatan pir efendimiz,?iki yıl boyunca ağaç kabukları ile beslendim ?diye anlatır. Bizlerde yaşanan bu gibi kıssalardan ibret almalıyız ve aşkımızın karşılıksız kalmaması için O nun emir ve yasaklarına uymalıyız.
Mübarek Ramazanı-şerif-i idrak ettiğimiz bu günlerde, fakiri giydirip, yoksulları doyurmanın ibadet ve Allahın emri olduğunu, aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu fırsat on bir ayda bir olması hasebiyle, aşkla muhabbetle gün ve gecelerimizi geçirmeliyiz?
İmam Ali hz, ?Benim en çok sevdiğim, uzun kış gecelerinde namaz kılmak ve uzun yaz günlerinde oruç tutmaktır? diyor. Düşünelim çölde ki sıcakları, o zamanın imkânları ile bugünü kıyas dahi edilemez.
Ayrıca Ayetle sabit olan, secde de iken gelen dilenciye parmağındaki yüzüğü verende yine O dur. Oruçlu bir günde kapısına gelen dilenciye, yemek olarak yalnız kuru ekmeği olmasına rağmen hepsini veriyor. O nu bu sevdaya salan güç elbette aşktır. İftar sofralarımızda mümkün mertebe, oruçlu olanlarla olmalıyız.
Çünkü Peygamber (s.a.v) efendimiz ?bir oruçluya doyuran, oruç tutanın sevabı kadar sevap kazanır? buyururlar. Bu kültür bize öyle yerleşmiş ki, büyüklerimiz kapının önünde oruçlu olanı iftara davet eder, giderken de ona ?diş kirası? verirlerdi. Allah cc bu kullarından eylesin bizleri.
Hepinizin mübarek ramazanını tebrik eder, aşklı feyizli bir ramazan geçirmenizi gönülden isterim.
Yusuf YAKUT