Kur’an, yaratılış gayemizin, kulluğun gereklerinin, Allah’ın
mesajlarının bize sunulduğu; kudretinde kelamında hiçbir eksiklik olmayan,
rehberimiz, hidayet kaynağımızdır. Kur’an bir bütündür ve kıyamete kadar
herkese yetecek kabiliyet ve kudrettedir.
“Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan
başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir
yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş
ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. (Enam /59)
“O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit
göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu
Kitabı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve
Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” (Nahl, 16/89.)
“Kur’an bize yeter” sözünün sahiplerini, kaynak olarak
gösterdikleri Kur’an yalanlamaktadır. Hatta Allah, Kur’an’da bu fikirde
olanları tehdit etmektedir.
“Hayır, hayır! Senin
Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem
kabul edip, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı
duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar.”
(Nisâ, 4/65)
Muhkem (açık anlam içeren) ve müteşabih (anlamında sırlar
gizlenen) diye adlandırılan ayetler vardır. Bu da kulun imtihan gereğidir. Bunu
da yine bize Kur’an haber vermektedir:
“Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım ayetleri
muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır; diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde
eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil
etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini ancak
Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık,
hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp
anlar.” Âl-i İmrân /7)
Allah’ın peygamberlerine itiraz yeni değildir. Bütün
peygamberler bu çileyi yaşamıştır. Çağdaşlarından pek azı iman etmiş, diğerleri
hep onlara zulmetmiş, çoğu da şehit edilmiştir. Biz bunları da Kur’an’dan
öğreniyoruz:
“İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık.
Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır.
Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik.
Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların
peşinden gelenler (ümmetler) birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler;
onlardan kimi inandı, kimi inkâr etti. Allah dileseydi birbirlerini
öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır.” Bakara / 253) (Devam edecek…)
Uğur Kepekçi