Yeterince tortlanmış şerbet halleye konulup yeniden kaynatılır. Kaynayan şerbet tavşan kanı kıvamına gelinceye değin kaynatma sürer. Bu arada nişe soğuk su ile yoğrulur. İyice yoğrulduktan sonra yine soğuk şerbetle cıvıtılır. Yoğrulmuş, cıvıtılmış nişe bir yandan hallede kaynamakta olan şerbete katılırken bir yandan da kulplu tasla hallenin çevresinde toplananlar, halleyi karıştırırken hep bir ağızdan "Uydu da gitti Ahmet ile Ayşe. Uydu da gitti Hasan ile Fatma. Uydu da gitti." denilir. Kısaca bir erkekle bir kız adları söylenir. Bunlar evli, nişanlı, sözlü olabilirler. Tekerlemeleri arasında çoşku içinde hapısa pişerken birisi ocaktan bir köz ateş alarak hapsanın içine atar. "Ayyy! Amanın hallenin içine sıçan düşmüş." der. Aslında bu bir şaka olmakla birlikte hapsanın olup olmadığını anlamak için yapılan bir denemedir. Atılan ateş hapsada hemen caz diye sönerse hapsa olmamış, sönmez bir süre ateş olarak kalırsa hapsa tam olmuş demektir. Hallenin altındaki ateş çekilir. Hemen ceviz, badem, fıstık, fındık çangalları getirilip hapsaya bandırılır. Daha önceden karşılıklı iki halka arasına gerilmiş kendire asılarak beklenir. Birinci kat bastırma işi bitince ikinci kat batılması başlar. O da bitince üçüncü kata geçilir. Bu arada soğuyan hapsa da koyulaşmıştır. Her kat batırma yapılırken bu işi yapan kadınlar "Dursun Hanım gömleğin mübarek olsun! Dursun Hanım zıbının mübarek olsun! Dursun Hanım kürkün de mübarek olsun!" diye her kat batırılışı kutlanır. Ayrıca bütün bu işler ta başından beri inanmışlıkla yürütülürken türlü dualar okunur. Salavatlar, Tekbirler, Tehliller, Kelime-i Şehadet getirilir. Hallenin başına gusül alması gereken insanların yaklaşması istenmez. Eğer istenmedik bir olay olursa kesinlikle aralarında böyle birinin bulunduğu sanısına varılır. Bu işler yapılırken bir yandan da konu komşuya sıcak sıcak yesinler diye tabaklarla hapsa yollanır. Bu tabakların üstüne ceviz kırıntıları da atılır.
Kaynak: Kilis'in Geçmişine Duyulan Özlem (Halil İban)
Kaynak: Kilis'in Geçmişine Duyulan Özlem (Halil İban)