Miraç kandilini idrak ettik. Allah'a hamdolsun. O gece Peygamberimiz (saa) Mescid-i Haram'dan alınarak Mescid-i Aksa'ya kadar götürülmüş, oradan göklere çıkarılmış, İlahi ayetler kendisine gösterildikten sonra alındığı yere yatağının sıcaklığının soğumadığı bir müddet içerisinde tekrar geri getirilmiştir. Allah Resûlü bu büyük mucizeden ümmetine hediyeler ile döndü:
- Bakara sûresinin son ayetleri.
-Müminin miracı, dinin direği olan 5 vakit namaz.
-Üçüncü hediye olarak "Muhammed ümmetinden Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesi"
Miraç, zaman ve mekan kabuğunu delmek demektir. Miraç
sırrına erebilmek için hayatımızı miraç perspektifine göre düzenlemek
gerekir. Yeniden gündeme getirilen dinlerarası diyalog çalışmaları bu bakımdan
irdelenmelidir. Peşinen ifade etmek gerekir ki,dinlerarası diyalog çalışması,
Allah'a ortak koşmanın adıdır. Allah’ın kulları için tamamladığı nimet olan
İslam'dan başka bir din aramanın adıdır diyalog. Biraz o dinden biraz güya öbür
dinden alınarak ortaya çıkan yolun ismi din değildir, hele İslam hiç değildir.
Tam da burada Mübahele ayeti konumuza ışık tutmaktadır.
Peygamberimiz Necranhristiyanlarını İslam’a davet eder.
Necranlılar büyük alimleri ile birlikte Medine’ye gelirler.
Resûlullah’ın müslümanlığa daveti üzerine heyetin reisi EbûHârise, “Biz senden
önce müslüman olduk” der. Hz. Peygamber efendimiz, Necranlılara domuz eti
yemeleri, haça tapmaları ve İsa’yı Allah’ın oğlu kabul etmeleri sebebiyle
Müslüman olmadıklarını buyurur. Yapılan ilmi münazaraları kaybetmelerine rağmen
ısrarlarında devam ederler.
Ayeti kerime nüzul olur. “Sana gelen asıl bilgiden sonra, kim seninle bu (hakikat) hakkında tartışırsa de ki: “Gelin! Oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizim yandaşlarımızı ve sizin yandaşlarınızı çağıralım; sonra (birlikte) tevazu içinde ve gönülden yalvaralım ve Allah'ın lanetinin (aramızdan) yalan söyleyenlerin üzerine olmasını dileyelim” (Ali-İmran 61) Hz. Peygamberimiz lanetleşmeye Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile birlikte gelirler. Ayette geçen “kendimiz” ifadesi ile kastedilen Ali “kendi oğullarımız”dan maksat Hasan ve Hüseyin, “kendi kadınlarımız” ifadesinden ise kasıt Hz. Fatıma'dır. Bunun üzerine Necran kafilesinin başındaki piskopos mübahele yapmak istemez ve barış anlaşması imzalar.
Bir başka örnek: Peygamberimiz hükümdarlara mektuplar
yazar, onları ve uyruklarını İslam'a davet eder. Bunlardan bir tanesi şudur:
“Hz. Muhammed’in Doğu Roma İmparatoru Herakleos’a gönderdiği ve kendisini
İslam’a davet eden mektubunda “Müslüman ol. Olduğun takdirde Allah sana iki kere
sevap verir. Eğer yüz çevirirsen buyruklarının günahı senin üstündedir. Eğer
uyarsan, iki kez sevap var: önce Hz. İsa’ya, sonra Resulullah’a iman getirdiğin
için”
İslam dininin önderi olduğu iddiasında bulunanların
davranışları bellidir. Peygamberimizin izinden gitmeleri gerekir. Onun gayesi
insanları Allah'a kul peygamberimize ümmet yapma gayretidir. Aksi halde muhatap
hem dünyasını hem de ahiretini kaybedecektir. Bütün buna rağmen hem din adamı
kisvesi taşıyacaksın hem de Peygamberimizin ve Ehli beytin yolundan
gitmeyeceksin. Bu gafletin daniskasıdır.
Bunun örnekleri ve sonuçlarını biz çok iyi biliyoruz.
Fethullah Gülen’in ülkemizde popüler bir din adamı olduğu günlerde papayla
papazlarla halvet olduğunu ve ardından darbe girişimine kadar giden sürece
şahit olduk.Şimdi de Irak’ta yine bir dinlerarası diyalog girişimi, din
adamaları ile halvet olma, Sistani ile görüşme, ortak resimler verme, ardından
ülkemiz topraklarının Kürdistan olarak gösterildiği papa figürlü pul ile
verilen görüntünün servis edilmesi…
Bir yıkıma sebep olmamak için “Ya olduğun gibi görün ya
da göründüğün gibi ol” düsturu gereği herkes eteğindeki taşları dökmelidir.