Bulaşıcı hastalıklar, bedeninin herhangi bir yerine
minicanlı (mikrop) girmesi ve mikropların orada üremesi ile oluşur. Bulaşıcı
hastalıklarla mücadelede başlıca 2 ana başlık vardır. Bulaşmayı önleyecek halk
sağlığı önlemleri ve aşılama.
Bir yılı aşkın süredir yaşadığımız pandemide daha önce
yaşadığımız bulaşıcı hastalıklarla mücadelenin aksine, güvenli ve etkili aşılar
rekor hızda geliştirildi ve onaylandı. Hem de 10’un üzerinde farklı aşının
onaylanmış olması koronavirüs ile mücadelede elimizi çok güçlendirdi.
Hepimiz hatırlıyoruz. Pandeminin hızla dünyayı sardığı
süreçte aşı ya da tedavi bulunana dek “temizlik, maske, mesafe” kurallarının
tek çare olduğu ifade ediliyordu. Aşılar bulununca, artık “kara göründü” diye
sevindik.
Ama ne var ki, COVID-19'dan dünyada her gün on binden fazla
insan ölmeye devam ediyor. Masum insanların ölümüne üzülmemek imkansız. Hele
bir de bu ölümlerin “aşısı bulunmuş” bir “bulaşıcı hastalık”tan dolayı olması
ne acı değil mi?
Aşı bulununca hemen akla gelen acaba aşının bulunmasındaki
hızımızı, aşılamada da gösterebilecek miydik?
Aslında geçmişe bakarsak bu konuda dünyanın sabıkasının çok
da parlak olmadığını biliyorduk.
Yirmi yıl önce, AIDS krizinin ortasında, Dünya Ticaret
Örgütü (DTÖ)'nün Doha Bildirgesi, fikri mülkiyet kurallarının "üyelerin
halk sağlığını korumak için önlemler almasını engellememesi gerektiğini"
onaylamıştı. Ancak bu patent hakkı devri çok geç gelmişti: Düşük ve orta
gelirli ülkelerde 5 milyondan fazla insan DTÖ'nün kurallarını netleştirmesini
beklerken AIDS'ten ölmüştü.
Bir yanda aşı bulunur bulunmaz nüfuslarını defalarca
aşılamak için yeterli doz satın alan zengin ülkeler, bir yanda Fikri Mülkiyet Hakları paylaşımı
konusunda önemli politika değişiklikleri olmazsa 2023 veya 2024'e kadar COVID-19'a
karşı aşılanamayacak düşük gelirli ülkeler.
Bu eşitsizliği gidermek ve sağlık felaketini önlemek için
kritik değişiklikler olması şart. Şunu net olarak söyleyebiliriz. Dünyadaki
herkese aşıları ulaştırmak sadece ahlaki bir zorunluluk değildir. Pandemiyi sona erdirmek
için küresel aşılamanın gerekli olduğu çok açık. Mesela, ilk olarak Brezilya,
Güney Afrika ve İngiltere'de bulunan yeni koronavirüs varyantlarının bir anda
Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ülkeler dahil tüm dünyaya yayıldığını
hep birlikte gözlemliyoruz.
23 Şubat 2021'de DTÖ üyeleri, Ticaretle İlgili Fikri
Mülkiyet Hakları Konseyi'nin resmi toplantısında bir araya gelerek, pandemi
sürecinde tarafların haklarından geçici olarak feragat etme önerisi üzerine
görüşmeler yaptılar.
DTÖ toplantısında, Amerika Birleşik Devletleri ve aşılara
hazır erişimi olan az sayıda zengin ülke, Hindistan ve Güney Afrika'nın aşılar
da dâhil olmak üzere covid-19 teknolojilerine patent uygulama zorunluluğundan
pandemi dönemi için geçici olarak feragat etme önerisini engellediler.
Patentlerin yenilik için kritik olduğunu ve küresel aşı tedarikini
yavaşlatmadığını savunuyorlar.
Bu iddianın tersine, ABD Georgetown Üniversitesi’nden
Matthew M. Kavanagh ve Madhavi Sunder’in açıklamalarına göre; “patent hakkı, COVID-19
aşılarının geliştirilmesini teşvik etmede çok az rol oynadı.” Örneğin; Moderna
aşısı neredeyse tamamen ABD hükümeti tarafından finanse edildi ve 1 milyon
dolar Dolly Parton tarafından bağışlandı. Sunder ve Kavanagh, “özel bir
şirketin vergi mükellefleri tarafından finanse edilen teknolojiyi tekeline
alması uygun değildir.” demektedirler.
Aşı geliştirmeyi önemli oranda finanse eden ülkelerin yöneticileri,
şirketleri aşılarını dünyaya açmaya zorlama gücüne sahip. Afrika, Asya ve Latin
Amerika'daki üreticilerin hayat kurtaran aşılar yapmasını ve bunları
komşularına ihraç etmesini engellemek, pandeminin tam ortasında olduğumuz şu
günlerde yapılabilecek en büyük hata.
Aşıların patent süreçlerinde geçmişteki hataları ne yazık ki
dünya yine tekrarlıyor. Ama ne var ki; COVID-19 salgınında gelinen nokta,
geçici bir fikri mülkiyet feragat paylaşımını şart koşuyor. Hem de 2024'te
değil, şimdi. Covid-19 dönemi, patent hakları ve halk sağlığı hakkındaki
düşüncelerimizi ve uygulamaları değiştirmeli.
Aşıların her yerde herkesin kullanımına açık olmalarını
sağlamalıyız. Dozları paylaşmak, engelleri kaldırarak üretimi artırmak ve
geride kalan toplulukları hedeflemek için verileri etkin bir şekilde
kullanmamızı sağlamak bu krizi sona erdirmenin anahtarıdır.
Süreç bize önemli bir yeni yol sunuyor.
Gelin dünya barışı adına, “önce insan” diyelim.
Lütfen “Aşı patent hakkı”nın yepyeni küresel bir silah
olmasına izin vermeyelim.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi 3.4.2021