Ortadoğu yeni bir eşiği daha geçti. İsrail’in İran’a düzenlediği saldırı, yalnızca askeri bir hamle değil, uzun yıllardır süren kanlı bir projenin yeni perdesidir: Büyük Orta Doğu Projesi (BOP). Bugün Gazze bombalanıyor, Suriye işgal ediliyor, Lübnan tehdit ediliyor, Yemen vuruluyor ve artık İran da hedef tahtasında. Fakat bu senaryoda son perdenin adı bellidir: Türkiye.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Osmanlı’ya dil uzatan sözleri, tarihe karşı yapılan bilinçli bir saldırı olduğu kadar, Türkiye’nin yeniden bölgesel güç olma ihtimaline karşı bir mesajdır. “Osmanlı geri dönmeyecek” demesi, bir tarih okuması değil; Türkiye’nin bölgesel bir rol almasını istemeyenlerin itirafıdır.
Tarihi gerçekleri Netenyahu’nun değiştirmeye gücü yetmez. Onun bahsettiği Arjantin’e Yahudi göçü olurken; o zaman dahil özellikle Polonya ve Rusya’dan kıyımdan kaçan Yahudiler Osmanlı topraklarına sığınıyorlardı.
İsrail’in İran’a saldırısı sonrası açıklama yapan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli de Netanyahu’ya cevap verenlerin başını çekerek O’nu "Gazze katili" ilan etti ve Türkiye’nin bu oyunun merkezinde olduğunu söyledi.
Peki sorun nerede? Sözler güçlü, ama eylemler ne yazık ki tersine.
Bahçeli’nin haklı tepkisine rağmen, Türkiye’yi yönetenler fiilen başka bir politika izliyor:
- Suriye’deki boşluk İsrail’in desteklediği terör yapılarına alan açıyor.
- Türkiye-İsrail ticareti artarak devam ediyor. Gazze yanarken gemiler çalışıyor.
- ABD ile stratejik angajmanlar, NATO çerçevesinde İsrail’i rahatlatıyor.
Yani, Türkiye bir yandan İsrail karşıtı söylemler üretirken, diğer yandan fiilî olarak İsrail’in ve ABD’nin bölge stratejisine hizmet eden adımlar atıyor. Bu çelişki sürdükçe, Türkiye gerçek anlamda bağımsız bir rota izleyemez.
Tam bu noktada, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın açıklamaları dikkatle okunmalıdır. Hüseyin Baş şöyle diyor:
“Gazze'de soykırım yapan, Lübnan, Suriye ve Yemen'i vuran İsrail şimdi de İran'ı hedef aldı.
Esad sonrası Suriye'de komşumuz konumuna gelen İsrail, İran saldırısıyla etrafımızdaki çemberi daraltmaktadır.
Bu, Prof. Dr. Haydar Baş’ın daha 1991’de Körfez Savaşı ile işaret ettiği tarihi bir hakikattir.
Türkiye BOP’ta son halkadır. Son kaledir.
Artık 'ABD ne der?' düşüncesiyle değil, Türkiye’nin çıkarlarıyla hareket edilmelidir.”
Bu sözler, yalnızca bir tepki değil, bir çözüm reçetesidir. Türkiye’nin hem içerideki bölünmelere hem dış tehditlere karşı kendi merkezli, kendi eksenli bir rota çizmesi gerekmektedir.
BOP’un son halkasında Türkiye varsa, ona uygun siyasi, askeri ve ekonomik adımlar bugünden atılmalıdır.
Unutma!
Bugün yaşanan saldırılar, açıklamalar ve gelişmeler, Türkiye’ye bir şey söylüyor:
"Sıradaki sensin."
Bu gerçeği kabul etmeden, iç kavgalarla, seçim hesaplarıyla oyalanarak, vitrinlik söylemlerle günü kurtararak bu çemberden çıkamayız.
Artık “kim ne der?” değil, “Türkiye için ne doğrudur?” sorusu sorulmalı.
Çünkü burası son kale. Ve son kale düşerse, Anadolu da düşer.