• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • Ekonomi
  • İslam
  • İlçeler
  • Kilis Güncel
  • Analiz
  • Eğitim
  • Siyaset
  • Vefat
  • Spor
  • Bitki Rehberi
  • Güncel Haberler
  • Kültür & Sanat Teknoloji Sağlık Dünya Türkiye Videolar
  • Ara
SON DAKİKA:
09:59
Dolar - Euro - TL Kuru 2 Temmuz 2025
09:57
Altın Fiyatları 2 Temmuz 2025
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
  3. Sonun başlangıcı serbest ticaret anlaşması
Yayınlanma: 10 Mart 2021 - 09:54

Sonun başlangıcı serbest ticaret anlaşması

10 Mart 2021 - 09:54
Yorumlar
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi

Kapitalizm her ne kadar bir ekonomik sistem olarak görülse de aslında Hristiyanlığın yayılım politikasından başka bir şey değildir. Kapitalizm ve liberal ekonominin yayılışı 19.yy’daki göçlerin ana belirtecidir.

1838 yılında İngiltere ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan Baltalimanı anlaşmasıyla Osmanlı İngiltere’den pamuk almaya başlamıştır. Böylece görece daha ucuz olan İngiliz malları Osmanlı piyasasına girmiştir. Bu şekilde Osmanlı'da daha liberal bir ekonominin oluştuğu, fakat bu liberalleşmenin aynı zamanda “Nasıl olsa İngiltere'den ucuz ürün elde ediyoruz!” mantığıyla Osmanlının endüstrileşmeden kaçışına sebep olduğunu görmekteyiz. Antlaşmadan bir süre sonra, piyasadaki İngiliz malları tam 2 katına çıkmıştır.

Ayrıca bu antlaşma Osmanlının gümrükler üzerindeki hükümranlık haklarını kısıtlamıştır. Osmanlı Devleti’nde ticaret ve para akışı tamamen azınlıkların eline geçmiştir. Bu süreç, azınlıkların imtiyazlı, zengin ve dışa bağlı bir hal almalarına ön ayak olmuştur. 1838 serbest ticaret anlaşması sonucu Batı kapitalizmi ile entegre olan ve kıyı şeridinde yer alan kimi kentlerde (İzmir, Mersin gibi) göreli bir iktisadi gelişme yaşanmış, fakat bu azınlıkların ekonomik olarak güçlenmesi şeklinde olmuştur.

İşte bu şartlarda 8 Şubat 1856’da Sultan Abdülmecid tarafından ilan edilen Islahat fermanı ile Osmanlı’da eşitlikçi, modernist daha seküler bir vatandaşlık anlayışına geçilmiştir. Kabul edilen millet sistemi, farklı dini grupların özerkliklerine dönüşmüştür. Yerel konseylerde verilen temsil hakkı ile de, özerkliğe sahip imparatorluk sistemindeki yerel yönetimlerin merkezi yönetimden ayrılarak imparatorluğun çözülmesinde daha etkili bir role sahip olmalarına neden olmuştur. 

Daha sonrasında 1869 yılında kabul edilen vatandaşlık kanunu (hiçbir fark gözetmeksizin Osmanlı bir anne babadan ya da Osmanlı babadan doğan her çocuk Osmanlı vatandaşı kabul edilmiştir) sonrası meydana gelen göçler parçalanmaya hız katmıştır. Toprak bütünlüğümüzde gözü olanlara davetiye çıkarılmıştır. 

Daha sonra, 1878 yılındaki Berlin Anlaşması, belli başlı her Ortodoks Hristiyan topluluğun kendi bağımsız toprak bütünlüğü olan Ulusal Devleti'ni kurmasına olanak sağlayarak Müslümanları azınlık haline getiren ideolojik ve kültürel süreci başlatmıştır. Sırbistan, Romanya, Karadağ ve Bulgaristan neredeyse bir gecede bağımsız birer devlet oldular. İşte bu yeni devletlerin yöneticileri dini merkeze alarak Müslümanları yani Türkleri din değiştirmeye asimile etmeye ya da göç etmeye zorlamışlardır. 

Bakınız Pomaklarla ilgili bir parantez açmak istiyorum. Bulgaristan'da Slavca konuşan Müslümanlar, çeşitli devlet baskılarına ve onları Bulgar olduklarına ikna etmeye yönelik kandırmalarına karşın, kendilerini İslamiyetle ve Türklükle özdeşleştirmeye devam etmişlerdir. Böylelikle dinin etnik kökenden ya da dilden daha güçlü bir kimlik kaynağı olduğu görülmektedir. Çok sayıda Pomak, şimdi Türkiye’ye göç etmiş ve Türkiye'de yaşamaktadırlar. 

Clarance Richard Johnson, bakınız o dönemi eserinde nasıl tasvir ediyor:

 “Osmanlı'nın son dönemindeki bazı kesimlerin sahip oldukları hak ve ayrıcalıkların, Osmanlı yasalarından kaynaklandığını görmekteyiz. Kabul edilen kapitülasyonlar ile Türkiye'de yaşayan yabancılar farazi bir kanuna göre kendi ülkelerinde yaşıyorlarmış gibi kabul edilmekte ve kendi ülkelerinin yasalarına tabii ve sorumlu bulunmakta idiler. Bu düzenleme çerçevesinde her yabancı ülkenin tebaası, ayrı topluluklar şeklinde yaşamakta ve kendi aralarında seçtikleri görevliler tarafından yönetilmekte idiler. Pratikte birer küçük devletçikler halini almışlardı. Toplumu ilgilendiren bütün sorunlarda Osmanlı Hükümetine müracaat edilmeksizin apayrı biçimde o toplumu oluşturan halkın yasalarına ve törelerine göre çözüm üretmekte idiler. Bu toplulukların hepsinin ayrı mahkemeleri yargıçları ve jürileri oluşmuştu. Pek çok bölgede kendi okulları ve kiliseleri vardır” ( Johnson C. R., İstanbul 1920, Çeviri: Sönmez Taner, Türk Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-Nisan 1995, s:89).

O yıllarda kapitülasyonlar,  şimdiler de diasporalar bu azınlıkları kullanarak ülke bütünlüğümüze  tehdit oluşturabilmektedirler. 

İşte Osmanlının son dönemlerinde sonu hızlandıran göç politikaları irdelendiğinde, 1934 İskan Kanunu hatırlanmalıdır. 

Bu kanuna göre Türk kültürüne yakın olanların ülkeye girişleri kolaylaştırılmakta bunun dışındakilere ise sınırlama getirilmektedir. Ayrıca ülke içinde de Türkleştirme sürecine yönelik bir takım düzenlemeler yapılmıştır.  

Müslümanların elde kalan vatana göç etmesi ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki nüfus mübadelesi ve sonraki dönemlerde de Türkiye'ye Balkanlar'dan Kıbrıs'tan veya Kırım'dan yönelen soydaş göçü, dil ve kültür birliği olan coğrafyaya zorunlu veya gönüllü göç olgusuna örnek teşkil etmektedir. 1934 İskan Kanunu çerçevesinde olan göç hareketleri ülkenin nüfus yapısını sosyoekonomik ve kültürel gelişmesini derinden etkilemiş, ulus-devlet oluşumunda önde gelen etkenlerden biri olarak değerlendirilmiştir. Ardından bu göç hareketlerine Kafkasya katılmış olup Sovyetler Birliği'nin çözülüşü Türkiye’ye yönelik beşeri hareketliliği tetiklemiştir.

Son dönemde Çin Halk Cumhuriyeti'nin Sincan Uygur Özerk bölgesinden gelenler de bu statüde sayılabilir. Yaşanan siyasal baskılar sonucu Çin'in bu bölgesindeki Uygurların küçük gruplar halinde Türkiye'ye gelip yerleştikleri görülmektedir. 

Ulusal Türk Devleti, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ortak bir tarihsel kültürel mirasa ve geleceğe yönelik hedeflere dayanan, yeni bir siyasal kimlik ve aidiyet duygusu doğurmuştur. Bu duruş, Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet ayakta kalabilmesi için korunması gereken bir duruştur.   

Bu yazı 2086 defa okunmuştur.
  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • Karikatür Krizi, Şeyh Said Gündemi ve Siyasal İtibar Restorasyonu: Görünenden Fazlası - 02 Temmuz 2025
  • Büyük Ortadoğu Projesinde Yeni Aşama - 01 Temmuz 2025
  • Yeni Anayasa mı? - 30 Haziran 2025
  • Medeniyetler Savaşında Türkiye'nin Yeri - 29 Haziran 2025
  • Yeni Anayasa İçin CHP Hamlesi: Siyasal Mühendisliğin Şifreler - 28 Haziran 2025
  • CHP, Kılıçdaroğlu ve Muhalefetin İtibarsızlaştırılması Üzerine Satranç Hamleleri - 27 Haziran 2025
  • Ortadoğu'da ve Türkiye'de Çözüm Bu Topraklardadır - 26 Haziran 2025
  • Zeytin, Maden, Yasa: Kimin İçin? - 25 Haziran 2025
  • ASALA – PKK Ortaklığı, Talat Paşa ve Güncel Siyasi Bağlantılar - 24 Haziran 2025
  • Kürecik, NATO ve Türkiye - 23 Haziran 2025
  • "Hedef Türkiye" Söylemi: Gerçek mi, Algı mı? - 22 Haziran 2025
  • KCK Açıklamasından İran Krizine Ortadoğu'nun Yeni Haritası - 21 Haziran 2025
  • Üç Öküz Masalından Terörsüz Türkiye'ye - 20 Haziran 2025
  • Ortadoğu'daki Güç Gösterisi - 19 Haziran 2025
  • İki Aslanı Toklaştırmak - 19 Haziran 2025
  • Gazze Unutturuluyor, Hedef: İran ve Yeni Cizye Düzeni - 17 Haziran 2025
  • Ortadoğu'da Kritik Savaş ve Türkiye'nin Rolü - 16 Haziran 2025
  • İsrail'in Mesajı ve Ortadoğu'nun Kaderi - 15 Haziran 2025
  • Yükselen Aslan: Sadece İran'a mı? - 14 Haziran 2025
  • İran Bombalanırken Türkiye Kuşatılıyor - 13 Haziran 2025
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 16
Köşe Yazarları
Ah !! O eski Kilis Konakları 
Güner Özbalcı
Ah !! O eski Kilis Konakları 
Mehmet Beşe
Mehmet Beşe
DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE GIDA SEKTÖRÜ
Doğruları söylemek… / Taner Tümerdirim
Misafir Kalem
Doğruları söylemek… / Taner Tümerdirim
Prof. Dr. Erdoğan Taşkın
Prof. Dr. Erdoğan Taşkın
Mühim Mevzu Marifetli Matris
Mustafa Çobanoğlu
Mustafa Çobanoğlu
Nefes Alıyorsan Ölüme Koşuyorsun!
Alaaddin Özkar
Alaaddin Özkar
İmam Hüseyin İçin Gözyaşı Dökmek.
Prof. Dr. Haydar Baş
Prof. Dr. Haydar Baş
Hüseyni mantığı kavrayabilmek
Kerbela hakkında bilinmesi gerekenler-3-
Uğur Kepekçi
Kerbela hakkında bilinmesi gerekenler-3-
Çok Okunan Haberler
Altın Fiyatları 3 Haziran 2025
Altın Fiyatları 3 Haziran 2025
Kürecik’ten İran’a: “Radarlar Kimi Gözetliyor?” sorusu artık ertelenemez!
Kürecik’ten İran’a: “Radarlar Kimi Gözetliyor?” sorusu artık...
"İsrail'in elinde 90- 100 tane nükleer silah var"
Ana Sayfa
Ekonomi
İslam
İlçeler
Kilis Güncel
Analiz
Eğitim
Siyaset
Vefat
Spor
Bitki Rehberi
Güncel Haberler
Kültür & Sanat
Teknoloji
Sağlık
Dünya
Türkiye
Videolar
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Vefatlar
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Analiz
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • İlçeler
  • İslam
  • Kilis Güncel
  • Kültür & Sanat
  • Sağlık
  • Siyaset
  • Spor
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Vefatlar
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

kilispostasi.com Haber Portalı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na %100 uygun olarak yayınlanmaktadır. Ajanslardan alınan haberlerin yeniden yayımı ve herhangi bir ortamda basılması, ilgili ajansların bu yöndeki politikasına bağlı olarak önceden yazılı izin gerektirir.