2006 yılında Lübnanın Hizbullah örgütü, İsrail ile ciddi bir çatışmaya girmiş ve İsraile kök söktürmüştü.
Kullandığı isabetli füzeleri ile beraber İsrailin tanklarını, askerini, silah ve teçhizatını devreden çıkarmıştı.
Şayet İsrail bu savaşa devam etmiş olsa idi, Ortadoğuda hükümranlığını kaybedecekti.
Nasrallah liderliğindeki Hizbullahın o gün gösterdiği kahramanlık dillere destan olmuş, Hizbullahın tehdidinden koruyabilmek için de Türk Silahlı Kuvvetleri, Hizbullahla İsrail arasında tampon vazifesi görmüştü.
Aradan şu kadar zaman geçmesine rağmen, olaylardan ders almayan İsrail gerek Filistin gerekse o bölgedeki Müslümanları tehdit etmekte, masum insanları, çocukları, kadınları, yaşlıları öldürmeye devam etmektedir.
İsrailin, Lübnanı da bombardımana tabi tutup hezimete uğratacağı şeklinde haberler yayılmaya başladı.
İşte tam da bu zamanda Hizbullah lideri Nasrallah, her türlü hazırlıklarının tamam olduğunu belirtti. Olası bir İsrail saldırısında İsraili yerle bir edecek güce hem de dışarıdan destek almadan sahip olduklarını açıkladı.
Nasrallah bu dediklerini yapabilir mi?
Şunu çok iyi bilmemiz lazım ki, harp meydanlarında savaşan toplar ve tüfekler aslında çarpışan imanların sözcülüğünü yapmaktadır.
Hizbullah örgütünün başta Nasrallah olmak üzere bütün üyeleri, ölerek Allah rızasını kazanmak için bu gaye ile hayatlarını düzenlediklerinden, ölümle hayat arasındaki tercihte İsrail onlarla asla başa çıkamaz.
O an geldiğinde, yaşanılarak görülecektir ki, Nasrallahın dedikleri tamamen doğrudur.
İsrail ise haksızlığın, yolsuzluğun ve de katliamın failleri olarak ün yapmış olsa da, güneşin karşısında yok olan karanlık gibi Hizbullah mücahitlerinin önünde yok olmaya mahkûm olacaktır.
O halde, Nasrallah ve Hizbullahın karşısında olanların haddini bilmesi, bu İsrail de olsa kendine gelmesi lazımdır.