Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 03-01-2012 tarihli yazısıdır
Şırnak Uludere'de 35 kişinin yanlış istihbarat neticesi öldürülmesi üzerindeki sis perdesi henüz aydınlanmış değil.
Biz olayın nasıl ve nedenini değil, bu kişilerin hayatlarına mal olan hayat mücadelelerini değerlendirmek istiyoruz.
Aralarında 13 yaşında çocukların dahi olduğu bu grup, sınırda kaçakçılık yaparak ekmek parası kazanma derdinde idi.
Bilindiği gibi bölge, devlet imkanlarından diğer yerler kadar istifade edemeyen mahrumiyet bölgesidir.
Vatandaşlarımız, devlet iş imkanı sağlamadığı için kanunsuz yollarda dahil olmak üzere kendi çarelerini üretmek zorunda kalmıştır.
İş ve aş bu memleketin ve hatta dünya insanlığının kanayan yarasıdır. Kişiler yaşamak için karınlarını doyurmak zorunda oldukları sürece de böyle olacaktır.
Sosyal devlet olmanın en temel vasfı da yaşamak için bir zorunluluk olan bu ihtiyacın meşru yollarla karşılanmasını temin etmektir.
Ayrıca, kabiliyetleri dahilinde her vatandaşa eşit şartlarda eşit iş ve maaş düzenlemesi de uygulanmalıdır.
Ancak Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde yıllardır süre gelen terörün de etkisi ile yeni yatırımlar yok denecek kadar azdır. Hemşerileri dışında yöre insanına iş verecek yatırımcılara rastlanmamaktadır.
Öyleyse iş ve aş için öncelikle terörün halli ve yatırım yapılacak yerlerin güvenliği gerekmektedir.
Bizim sosyal devlet tezimizde terör meselesinin halli için ortaya koyduğumuz "vatandaşlık maaşı" projesi devletin bölge insanına kucak açmasının ilk adımı olacaktır.
Çünkü Laz'ı, Türk'ü, Kürd'ü, Çerkez'i, Boşnak'ı vs. herkesin kardeş olduğu Türkiye'de, dağa çıkan vatandaşımız aç olduğu için kendine anlatılan yalanlara kanmaktadır.
Eğer Devlet Baba, cebine para koymuş olsa idi, sabah kalktığında gideceği bir işi, evine ekmek götüreceği bir garantisi olsa idi, inanıyoruz ki, dağdaki kardeşlerimizi anaları, babaları, eşleri orada bırakmayacaktır.
Kendileri de eline silah alıp, ekmeğini yediği devletine sırtını dönmeyecektir.
Türkiye'nin büyük firmalarının bölgeye fabrikalar açmasının, sermaye aktarmasının sağlanması da devlete düşmektedir.
Güvenliğin sağlanması ile teşvik edilen bu firmalar gönül rahatlığı ile oralara yönelecek ve belki de bir fabrika yüzlerce gence iş imkanı olacaktır.
Doğu ve Güneydoğu bölgeleri için "dar bölge yaygın kalkınma planımız" da devreye sokulabilir.
Bu plan ile hammaddenin olduğu yerde kurulacak küçük fabrikalar, üretimin hammaddenin yerinde olması ve buradan pazarlanmasının yapılması şeklinde bir sistem getirmektedir.
Hayvancılığın, et ve et ürünlerinin çok olduğu bölgede büyük mandıralar ve et kombineleri devlet eliyle kurulmalıdır.
Yine dokuma sanayi ve deri sanayi de çok rahatlıkla geliştirilebilir. Tarıma dayalı iş bölgelerinde tarıma dayalı sanayi, bisküvi, makarna ve un vs. gibi ürünlerin fabrikaları bu bölgelerde rahatlıkla yapılabilir, on binlerce insan istihdam edilebilirdi.
Sosyal devlet tezimizde devletin vatandaşa sağladığı bir imkan da proje mukabili "0" faizli krediler ile onları iş sahibi, işinin patronu yapmaktır.
Bu sayede kabiliyeti olana iş kurma şansını devlet verecektir. Sosyal devlet doğu ve güneydoğu da devreye girmeden bölgede asayişin, huzurun ve esenliğin temini imkansızdır.
Azami derecede rüzgar enerjisinden istifade ile binlerce rüzgar gülü kurulup; milyonlarca kilovat saat elektrik enerjisi elde edilebilir.
Buna mukabil bitmek tükenmek bilmeyen güneş enerjisi tam devreye konup, Doğulu ve Güneydoğulu vatandaşlarımıza geçim merkezi haline getirilebilir.
Bu iş merkezlerinde oluşacak iş sahaları Doğulu ve Güneydoğulu vatandaşlarımızın bitmek bilmeyen geçim kaynağı olacaktır.
Halkın talebi ve beklentisi bu olmalı ve buna göre tercihini yapması gerekir. Ancak bu imkânları devreye koyacak görüş ve tez sahibi insanları değil, plansız projesiz, tezsiz insanların arkasından giderek açlığın, kıtlığın, yokluğun maalesef faturasını ödeyen taraf haline gelmişlerdir.