Dini Bayramlar, Müslüman Türk milletinin kültüründe çok önemli bir yer teşkil eder. Aziz milletimiz İslamı din olarak kabul ettiğinden bu yana, kültürünü dini inancına göre tanzim etmiştir. İslam dininde kutsal olan iki bayram; Ramazan ve Kurban Bayramı, hem milletimizin fertleri arasında, hem de diğer İslam ülkeleriyle kültür birliğini sağlamaktadır. Birileri bizi bu kültürden ne kadar uzaklaştırmaya çalışsa da milletimiz bu kültürle asırlardır bütünleşmiş bir vaziyettedir.
Müslüman Türk milleti bu kültürle elde ettiği güç ve birlik sayesinde; dünyaya mutluluk ve huzur sağlamış, o günler insanlık tarihine altın harflerle yazılmıştır.
Tarihteki gücünü kaybettikten bu yana insanlık; kan, zulüm ve işgalden başka bir şey tatmamış, geçmişteki o günleri hasretle bekler olmuştur.
Dini bayramlar, bu beklentinin oluşma ve buluşma noktasıdır. Dini bayramlar, fert ve toplum ilişkilerini sürekli düzene koymaya çalışmıştır. Sürekli affetmeyi, alan el olmaktansa veren el olmayı tavsiye etmiştir. Ama buna karşılık dünyadaki küresel güçler telkinleriyle ve gayretleriyle; almayı, vurmayı, sömürmeyi ve insanlara zulmetmeyi düşünmüştür. İslam kültürü ise; diğer zamanların üstünde, bayramlarda mensuplarına yardımlaşma ve merhamet duygusunu en doruk noktada yaşatmıştır.
Bayramlarda ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları giderilmesi, Küslerin barıştırılması teşvik edilmiştir. Bayramlarda; uzak yakın akraba, dost ve komşu ziyaretleri daha yaygın halle gelmiş. Toplumda doğal olarak dostluk ve barış hâkim hale dönüşmüştür. Millet olarak yaşadığımız, ayrışmaya bölünmeye doğru giden sürecin önüne geçmenin en güzel yolu; milletimizin örfünde ve inancında var olan Dini bayram fırsatını sonuna kadar değerlendirmektir. Tabir yerindeyse millet olarak bayramı; bayram olarak yaşamalıyız. Buna gerek fert olarak, gerek millet olarak kendimizi mecbur ve de memur hissetmeliyiz.
Devlet olarak tarihteki eski güç ve konumumuza ulaşmak istiyorsak; milletimizin hassasiyetlerini göz ardı etmemeliyiz. Bayramlarda milletin sevgi ve birlik ruhunu daha da etkili hale dönüştürmenin çarelerine bakılmalıdır. Bazı etnik farklılıkları öne çıkarıp bizi bölmeye çalışanlara en güzel cevap, dini bayramlar vesilesiyle verilir.
Birkaç senedir uygulanmakta olan komşumuz Suriye ile yapılan sınır ötesi bayramlaşma faaliyetleri buna en güzel örnektir. Bu sayede aradaki sınır engellerine rağmen parçalanmış ailelerin birbirleriyle buluşmaktadır. Bayram vesilesiyle birbirinin evlerinde birkaç gün kalarak, hediyeleşerek bayramı gerçek manada yaşadıklarına şahit olmaktayız. Bakınız, yaşanılan toprakların faklı olmasına rağmen bayramın getirdiği bereket budur işte
Dini bayramların ya da ibadetlerin toplumsal kaynaşmaya en büyük örneği de kutsal topraklarda yaşanmaktadır. Dilleri, ırkları, gelenek ve görenekleri farklı olmasına rağmen Arafat vakfesinde (duasında) aynı mekânda aynı zamanda bir araya gelmektedirler. Oradaki birliktelik öğle sıradan birliktelik değildir. Mesela; orada bulunanların sadece fiili birlikteliği değil ruhi birliktelikleri de sağlanmaktadır. Müslümanlara, kalplerinden niyet olarak bile fena düşüncelerden uzak olmaları emredilmiştir. Kâbe birlikte tavaf edilmekte, aynı mekânlar birlikte paylaşılmakta, birbirlerine kalbi muhabbetler besleyerek ve ikramlarda bulunarak bayramı yaşamaktadırlar.
Dünyanın aradığı barış ve huzur ortamı bayram sırrında yatmaktadır. Milletimizin bayramları bayram olarak yaşamaya bugün dünden daha fazla ihtiyacı vardır. Kurban Bayramı vesilesiyle nice bayramlara erişmeyi ve bayramı, bayram olarak yaşamayı temenni ve dua ederiz.
UĞUR KEPEKÇİ