Devlet millet için vardır. Milletler kendi kendilerini idare etmek için türlü türlü yönetim şekilleri aramışlar, denemişler. Bu arayış, dünyanın başlangıcı ile başlayıp insanlık nesli yok oluncaya (kıyamete) kadar devam edecektir.
Bu arayışta dünyanın en eski medeniyetleri arasında, en önlerde yer alan Türk milleti, hangi yönetim şeklini tercih ederse etsin, onun esaslarını; insan onuruna uygun bir formata çevirmiş, insanın mutluluğunu ve refahını esas alan bir uygulama şekline dönüştürmüştür. Türk milletinden başka devletler; hangi yönetim modeli olursa olsun o modeli, insanlığı köle olarak kullanmaya yönelik uygulamalara dönüştürmüşlerdir.
1980 li yıllarda Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı tanıdığımda, çok ilgimi çeken bir tespiti ile karşılaşmıştım. Diyebilirim ki benim dünya görüşümü temelden değiştiren bir tespittir bu tespit. Arz edeyim efendim;
Yönetim şekilleri, yöneten insanın görüş ve niyetiyle önem kazandığından bahisle, bıçak örneğini vermişti. Bıçak, annelerimizin elinde yemek hazırlayan bir alet, doktorun elinde can kurtarıcı bir alet, katilin elinde can alıcı bir alettir. Buradan anladığımız; bıçak kullanıcının elinde değer kazanarak, kullanıcının niyetini icra eden bir şekil arz etmektedir.
İşte yönetim şekilleri de o yönetimin başında bulunan kişinin niyet ve davranışlarına göre değer kazanmaktadır. İnsanlar farklı uygulamalarla bakın; Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, demokrasiyi ne hale getirdiler. Hem de yanı başımızda Irakta dökülen kanlar, yapılan zulümler ve işgal, demokrasi adına yapılmıyor mu?
Ben, Prof. Dr. Haydar Baş Beyi tanıdığımdan bu yana ; mesele insan meselesidir, insan meselesini halletmeden hiçbir şeyi halledemezsiniz tespitini ısrarla gündem etmiştir. Yaptığı her hizmette insan unsurunu merkez kabul etmiş, insanın tekamülü için elinden gelen gayreti göstermiştir.
İnsan ihmal edile edile, bugün gelinen nokta; insanlar yönetimden, yönetim insandan şikayet eder olmuş, huzursuzluğun hakim olduğu acayip bir hal oluşmuştur. Bir yönetim krizi söz konusudur. Yukarıda bahsettiğimiz bıçak meselesinde olduğu gibi bu da yönetenlerden kaynaklanmaktadır.
Çünkü; insana göre yönetim değil, yönetime göre insan tarzından yola çıkılmış, böylece insan merkezin dışına çıkartılmıştır. Netice olarak millet devletinden, devlet milletinden bizar bir hale gelmiştir.
Aziz Türk milleti, içinde bulunduğu en olumsuz şartları tekrar lehine çevirmesini bilmiştir. Millet devletine sahip çıkacak, devlette milletine sahip çıkarak ona hizmet edecektir. Böylece özlenen başarılar elde edilecektir. Özlenen başarının ve huzur ortamının oluşması için yapılması gereken; devletin bütün kurallarını, merkezinde insanın bulunduğu bir hale dönüştürmesi; dolayısıyla sosyal devlet, milli devlet anlayışının hakim kılınmasıyla gerçekleşecektir.
UĞUR KEPEKÇİ