Son zamanlarda içeride ve dışarıda hiçbir şey yolunda gitmiyor. Yönetenler bir telden, yönetilenler bir telden çalıyor. Halk arasında sık kullanılan bir tabir vardır; Evdeki hesap çarşıya uymuyor
Ülkeyi yöneten siyasilerin, özellikle son zamanlarda işlerin iyi gittiğini, milli gelirin 6000 doları bulduğunu söylüyorlar. Vatandaş cebine bakıyor, metelik yok! Ziyaretine gelen bir AKP milletvekiline seçmen soruyor. Sayın vekilim şu milli gelir ve işler iyi gidiyor söylemlerine lütfen bir açıklama yapar mısınız? Biz sizin söylediklerinizi göremiyoruz! Vekilin cevabı çok ilginç; işler aslında iyiye gidiyor da bu iyileşme bir türlü vatandaşa yansımıyor!
Kıbrısta Lokmacı barikatı kalkmamalı diyen askeri otorite dinlenmeyerek, barışa katkı sağlayacak, çözümsüzlük politikaları sona erecek söylemleriyle, davulla zurnayla, keyifle barikat ortadan kaldırılıyor. Barikat kaldırılıyor kaldırılmasına ama barışa ve çözüme katkı sağlayacak denilirken, ancak Rumların ağzındaki baklanın ortaya çıkmasına yarıyor; Lokmacı barikatının kaldırılmasında ortaya konan tavrın iyi niyet göstergesi olarak algılanabilmesi için Türk askeri Kıbrıstan çekilmelidir. Deniliyor.
Milli ve manevi değerlerin en fazla zarara uğratıldığı bir zaman diliminden geçerken, her şeye rağmen Milliyetçilik yükseliyor. Kartel medya hemen devreye girerek ısmarlama anketleri devreye sokuluyor. Yükselen milliyetçiğin nedenlerini, bu yükselişten en fazla nasibini alan partinin hangisi olduğunu, buna sebep olan liderin kim olduğunu araştırmış ve bulmuş.(!) Milliyetçiliğin yükselmesine en fazla katkı sağlayan ve milliyetçiliğe sahip çıkan partinin AKP olduğunu, milliyetçilik duygusunun artışına neden olan liderin de Başbakan olduğunu tespit etmiş(!)
Hâlbuki Sayın Başbakan milliyetçiliğin her türlüsüne karşı olduğunu her fırsatta dile getirir; Dinsel milliyetçiliğe hayır, ırksal milliyetçiliğe hayır, bölgesel milliyetçiliğe hayır
Cumhurbaşkanı tarafından; Medeni Yasa'nın 101. maddesiyle getirilen kesin yasak karşısında, azınlık çoğunluk ayrımı yapılmadan cemaat vakfı türünde bir vakfın Türkiye'de kurulması hiçbir biçimde olanaklı değildir. Bu nedenlerle, eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına, bu niteliklerini değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan hukuksal varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasa'nın ayrıcalıkları yasaklayan 10. maddesiyle ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmak olanaklı değildir Açıklamasıyla veto ettiği yasanın tekrar görüşülmesi sırasında hükümet açıklıyor; Bu görüşe asla katılamayız. Yabancı vakıflar eskisiyle yenisiyle mal varlığına sahip olmalıdırlar, denilerek hiçbir değişiklik yapılmadan alt komisyondan geçiriliyor.
Hülasa, sunduğumuz birkaç örnek bile göstermektedir ki; Evdeki hesap çarşıya uymuyor
UĞUR KEPEKÇİ