Öncelikle dün gece idrak ettiğimiz Mevlit Kandilinizi
kutlarım. Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.)’in
doğum gecesinin seneyi devriyesinde, Yüce Allah’tan hayır ve bereket niyaz
ediyorum.
Kutlu doğumun ertesi gününe tevafuk eden Cumhuriyet
Bayramınızı da ayrıca kutlarım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 Ekim 1923′te Cumhuriyet
rejimini ilan etmesiyle her yıl 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı olarak
kutlanmaktadır.
Rabbim, dünya durdukça bu ve benzeri milli bayramlarımızı en
coşkulu şekilde kutlamayı bizlere nasip eylesin; Cumhuriyetimiz üzerinde kirli
emelleri olanları asla muvaffak kılmasın.
Bir ulusun milli bayramlara gereken önemi vermesi,
geleceğini de garanti altına almasına sebebiyet verir. Çünkü toplumların millet
olma vasfını koruması, millet olarak aynı değerlere sahip çıkmasıyla mümkün
olur.
Milli bayramlardan, istenilen neticenin alınabilmesi için
bayramların resmi protokol hüviyetine sıkıştırılmasından çok; halkımıza mal
edilmesi esas olmalıdır.
Çocukluk yıllarımızda en coşkulu kutlanan bayram, Cumhuriyet
Bayramı’ydı. Sabahtan akşama kadar sokak ve caddelerde etkinlikler düzenlenir,
gece fener alayları düzenlenirdi.
Bu sayede bayram coşkusu, sadece resmî kurumlar ve
okullularla değil, toplumun her kesimiyle birlikte kutlanırdı. Böylece bayram
toplum olarak benimsenmiş, milli bir aidiyet duygusu aşılanmış olurdu.
Neticesinde de o günün bayram olduğu duygusu, toplumun bütün bünyesine ilmek
ilmek işlenmiş olurdu.
Maalesef Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra siyasi
iktidarlar Milli bayramlarımıza gereken ilgiyi göstermemeye başladılar.
Özellikle son dönemlerde; bırakın coşkulu bayram kutlamalarını, resmî
kurumlardan T.C. ibareleri bile kaldırılmaya teşebbüs edildi.
Milletimizin aidiyet duygusunun tahribatını gören Merhum
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız kendisinin de katıldığı meydanlarda halkımızla
birlikte coşkuyla Cumhuriyet bayramları kutlamayı başlattı. Toplumda bu
davranış, milletimizin gönlünde maya tuttu.
Onun ısrarla savunduğu; milli ve dini bayramlar birbirinden
ayrı düşünülemez. Dini bayramlar dini bütünlüğün, milli bayramlar milli
bütünlüğümüzün teminatıdır.
“Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür, milli
bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür.” Hocamızın üzerinde durduğu kıymetli
tespitlerinden biridir.
Böylesi bir dönemde, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız,
millet olarak; milli bayramları, nasıl kutlamamamız gerektiğini bizlere göstermiştir.
Bağımsız Türkiye Partisi tarafından tertiplenen
programlarda, milletimize bayram coşkusu aşılanmaktadır. Programlarda kadın
erkek, çoluk çocuk; herkese hem fikir ziyafeti çekilmekte hem şarkılar türküler
söylenmekte; halaylar çekilerek, oyunlar oynanarak, gönüllere bayram coşkusu
nakşedilmektedir.
Programlar sayesinde, gelecek nesillerin milli ve manevi
kimliğini unutmaması ve yaşaması için milli bayramların milletçe, coşkuyla
kutlanmasının meyvelerini almaktayız.
Bu sayede, Mustafa Kemal Atatürk üzerindeki toz bulutları
kalkmakta, milli bayramlar idrak edilmekte, toplumun her kesimi, Ona rahatlıkla
sahip çıkabilmektedir.
Atamızın sözü duamız olsun; “Benim naçiz vücudum elbet
bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır.”
Bu sene Pandemi dolayısıyla toplu kutlamalara müsaade
edilmeyecektir. Halımızın sağlığı elbette önemlidir. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
coşkusu gerek TV programlarında gerek sosyal medyada en etkili şekilde
kutlanmalıdır.
Muhterem Haydar Baş Hocamızın tavsiyesini unutmadan en
azından balkonlarımıza şanlı bayrağımızı asmalıyız.
Uğur Kepekçi