Dünkü yazımızda; dindarlık ve dincilik arasındaki farkları ortaya koymuş, istismarcılar yüzünden dindarlıktan asla vazgeçilemeyeceğini dile getirmiştik. Bu konu üzerinde biraz daha durmak gerektiğine inanıyorum...
Rahmetli Celal Mısır Hocamız, sohbetlerinde istismar ve sahtecilik hakkında şu örneği verirlerdi; Her zaman için kıymetli şeylerin sahtesi yapılır. Aslı kıymetsiz olan şeylerin sahtesine gerek duyulmaz. Bir şeyin eğer istismarı, sahtesi varsa o şeyin aslının, değerinin kıymetinden dolayıdır. Mesela sokakta gördüğümüz kaldırım taşlarının yada tabiatta rast gele bulunan taşların sahtesi yapılmaz. Ama kıymetli taşların; pırlanta, elmas, zümrüt gibi taşların, takıların sahtesine sıkça rastlanılır. Bu yoldan haksız kazanç elde etmek isteyenlere de her zaman rastlamak mümkündür. Peki, sahtesi çokça yapılan bu kıymetli taşlardan insanlar vaz geçebiliyorlar mı? Elbette ki hayır! Demek ki sahtesi yapılan şeyler, aslının kıymetine asla zarar veremezler. Öyleyse kişiye düşen, aradığının aslını bulmak için gayret ortaya koymasıdır.
Dinimizin temel kaynakları Kuran ve Sünnette, bir hata görmenin yada eksik aramanın mümkün olmadığına göre, sözde dindarların yaptığı hatalar yüzünden, yüce dinimiz ve gerçek dindarlar hakkında kötü düşünmek doğru değildir. Bu yapılanlar aslına zarar veremez, sadece o kişileri küçültür.
Dün de değindiğimiz şu hadisi kutsiye bakar mısınız;
Size gönderdiğim İslâm dîninden râzıyım (yâni bu dîni kabûl edenlerden, bu dînin emir ve yasaklarına tâbî olanlardan râzı olurum. Onları severim.) Bu dinde olmak ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla tamam olur. Dîninizin tamam olduğunu her gün bu ikisi ile belli ediniz. (Taberânî)
Dininizin tamam olduğunu şu ikisi ile belli ediniz diye özelikle dikkat çekilencömertlik ve iyi huy sahibi olan bir kimseden toplumun zarar görmesi mümkün mü? Bu vasıfları taşımayan, yani cömert ve iyi huylu olmayanlar, zaten Allahın razı olmadığı, yani istismarcılar safında zikredilir. Din çerçevesi dışına çıkmışların hatası yüzünden, din dairesinde bulunanlara iftira atılması ne kadar mantıklı olabilir ki?
Din hakkında yanlışları, sahte ve istismarcıları gören kimselerin; dini ve dindarı kökten reddetmeye kalkışması; bir yanlışı, başka bir yanlışla artırmak anlamına gelir ki bu da hiçbir zaman mantıklı bir yol değildir. Madem ki din bir ihtiyaç ve sorumluluktur, bu konuda yapılacak iş; aslını araştırmak ve gerçekle buluşmaktır. Gerisi lafı güzaftır...
UĞUR KEPEKÇİ