İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem (a.s.) ile dünya sahnesine çıkan insanlık ailesi, kurallara uyduğu kadar huzur, uymadığı kadar da bela ve musibetle karşı karşıya kalmıştır.
Bu süreç kıyamete kadar böyle inişli-çıkışlı, kavgalı-barışlı devam edecek, sonunda da Allah'ın vaat ettiği kıyametle dünya hayatı sonlanacaktır. Daha sonra insanlık tekrar dirilecek ve Ahiret hayatı ile herkes yaptığı gizli-açık her şeyden hesaba çekilecektir. Allah'ın ölçüsüne göre iyi kabul edilenler ve yine Allah'ın ölçüsüne göre kötü kabul edilenler; hak ettiklerinin karşılığını alacaktır.
İlk insandan son insana kadar yaşanacak süreçte hak ve adaleti savunanlar olduğu gibi hak yiyenler ve adaleti katledenler de olacaktır. Bu sebeple ölçüye uyanlar mutlu ve huzurlu, ölçüyü kaybedenler de mutsuz ve huzursuz bir hayata mahkûm olacaklardır.
Bu temel kuralı hatırlattıktan sonra mevzumuza dönelim:
Genellikle 1 Mayıs İşçi Bayramları bazı olaylara sahne olmakta, bayram yerini 'kayıkçı kavgasına' bırakmaktadır.
Devletimiz ve milletimiz üzerinde hesapları olan hainler ve işbirlikçileri de fırsatı ganimet bilip; devletle milleti, güvenlik güçleriyle işçiyi karşı karşıya getirerek planlanan kavga ve kaos ortamını sağlamak için algı yönetimini sahnelemektedirler.
Bu süreci Bağımsız Türkiye Partisinin (BTP) Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş'ın değerlendirmesiyle aydınlığa kavuşturalım:
"1 Mayıs Türkiye'de hiçbir zaman bayram değil aksine hep gösterilere sahne olan, çekişmenin, kavganın had safhada olduğu bir gün olarak geçiyor. Bunun temelinde ne var? Sendikalar, işçiler Taksim'i istiyor, hükümet vermiyor. Ne olur işçiler Taksim'e çıksa ne zararı var? Hiçbir zararı yok ama kayıkçı kavgası, yani 'çıkamaz- çıkmayacak' anlayışıyla Taksim'e izin verilmiyor. Kıbrıs'ın verilmesinde bile bir mahsur görmeyen iktidar, Taksim'in işçilere verilmesinde mahsur görüyor. Bu da iktidarın enteresan bir paradoksu"
İstanbul Saraçhane'de bir grubun polise saldırmasını da eleştiren BTP lideri şunları söylüyor;
"Türkiye'de işçiler haklarını elde etmek için bir şeyler yapabilirler, gösteri yapabilirler, tamam da işçilerin polis dövmek gibi bir isteği mi var? Orada toplanan grup polise saldırıda bulunuyor. Türkiye'deki bütün işçilere soralım; 'polis dövmek mi istiyorlar, olayların gergin olmasını mı istiyorlar?' Dolayısıyla yapılan eylemle talepler farklı, böyle bir şeyin olduğunu gözlemliyoruz. Bu gergin ortam ülkemiz için riskli bir durum. Gerilim iki tarafın da istediği bir şey aslında. Türkiye iki partili sisteme oturtulmuş olsun isteniyor. Bir tarafını iktidar temsil etsin, bir tarafını muhalefet temsil etsin isteniyor. Bu iki görüş arasında kavgalar, gerginlikler devam etsin gibi bir beklenti var. Dolayısıyla iktidar sürekli muhalefetin istediği şeylere set çekiyor, muhalefet de bunları elde etmek için gerginlik oluşturuyor. Günün sonunda kazanan kim? Kazanan hiç kimse!" (Yeni Mesaj Gazetesi)
Haklı olan her tarafın kazanmasını isteyenler için yapılması gereken; Ebedi Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın "Baba Devlet" anlayışının hakim kılınmasıdır. Bunu da yapacak Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kadrosu ve Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş'tır.
Siz bakmayın birlerinin bu hareketi örtmeye, susturmaya, engellemeye çalışmasına. Bu hareket mutlaka iktidar olacaktır. BTP iktidarında işçiler kazanacak, işveren kazanacak, emekliler kazanacak, gençler kazanacak, ev hanımları kazanacak, vatandaşlık maaşıyla bütün vatandaşlar kazanacak, topyekûn Türk milleti kazanacaktır. Haydi canlar safları sıklaştıralım…