Günlük yaşantımız Covid 19 salgını ile değişti ve değişmeye
devam ediyor. Şimdi eskisi gibi arkadaşlarla bir araya gelemiyor, hal hatır
soramıyoruz.
Eski günlerimizde hal hatır sorduğumuz arkadaşlarımızdan
çok nadir olarak iyi olmadığını ifade eden cevaplar alırdık. Bu iyi olmama
halini ifade eden “İç Güveysinden
Hallice” deyimini çok nadir olarak duyardık. Şimdi karşılaştığımız
insanların çoğunluğu durumların iyi olmadığını, ahvalimizin iç güveyden daha da
kötü olduğunu söylüyor. Mahkemede adalet
arayan davacı ve ya davalı verilen karardan memnun olmadığını iddia ederek
adalet sistemimize güvenmiyor. Halkımız geçim derdiyle boğuşuyor. İç ve dış
siyasette, Ticarette, sanatta, ekonomide ve hatta sporda dahi güvensizlik
var. Bu konuya örnek Futbol Federasyonu
kurumlarının aldığı kararlar başta Galatasaray olmak üzere takımlarımız
tarafından kabul edilmiyor. Yaşanan göçmen sorunlarıyla iç güvenliğimiz halkımıza
güven vermiyor. Hangi açıdan bakarsak bakalım yüzümüzü güldürecek bir ahvalimiz
yok. Dar gelirli ve asgari ücretli vatandaş için masraflar errorrr verdiriyor.
Bizleri yıllardır yöneten Ak Parti Hükümeti yaşanan
sorunları erteleyerek gözlerden ırak tutmaya çalışıyor. Bir nevi unutturma
politikası uyguluyor. 2023 de her şey iyi olacak derken adeta 2023 hedefi 2053
oluyor. Unuttur ya da ertele Ak Parti’de taktik bu...
Ahvalimiz ceviz kurdunun hikâyesine benziyor.
Ceviz kurdu, ceviz tanesinin üzerinde gireceği kadar bir
delik açarak cevizin içine girer.
Cevizin içi insan beynine benzer, başlar onu yemeye.
Yedikçe şişmanlar. Karnı büyür. Yeterince
yükünü tutup doyunca gitmek ister ama girdiği delikten çıkamaz.
Daha da kötü olanı; içi yenilen ceviz de kurumuş ve
sertleşmiştir, o deliği genişletmek artık imkânsızdır.
Kurtçuk oturup bakar, delikten geçip çıkmak için tek çaresi
vardır: Zayıflamayı beklemek.
Aç kaldıkça zayıflar, eski cılız haline döner.
Ve bir gün çıkar.
Ama çıktığında mevsim bitmiş, atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile
bir içsiz ceviz kalmıştır.
Bana göre bizde bu kurt gibi günden güne zayıflıyoruz. Merhum Prof.
Dr. Haydar Baş Hocamız, bu ahvalimizi dipsiz
karanlık bir kuyuya benzeterek iyi günlerin bizleri beklemediğinianlatmıştı.
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 99. Yıldönümüne girdiğimiz bu
günlerde bizlere düşen birinci vazife Atamızın diliyle:
- Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval
ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Toplumumuz eğer inandığı değerlerine sahipse, yaşadığı
vatanı, edindiği toprağı varsa, kurulmuş bir devleti ve bu uğurda tarihi bir
bedel ödemişse hiç bir kimse şu veya bu konu beni ilgilendirmez dememelidir. Her
bir ferdimiz elini taşın altına koyarak, Türkiye’mizi dünyanın lider ülkesi
yapmak uğruna elinden gelen bütün çalışmaları yapmak zorundadır.
Bunu yapmanın yolu
ise genç yaşına rağmen milletimin önüne çıkan, geleceği gören, bilgili, Atatürk
Sevgisi ve Milli Ekonomi Modeli ile donanımlı BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ile
bir ve beraber olmaktır.
Aksi halde dipsiz karanlık kuyulardan çıkmak için çırpınır
dururuz.