“Vatan, millet, bayrak” kavramları, bir milletin ortak değerlerini, geçmişini ve gelecek vizyonunu temsil eder. Bu değerler, özellikle zorlu dönemlerde, birlik ve beraberliğin en önemli bağları haline gelir.
Hep anlatılır, “Bu vatan kolay kazanılmadı, her karışı al kanlarımızla bulandı” diye...
Bu ifade vatanımızın bağımsızlığı için verilen mücadelelerin ne denli zorlu ve kanlı olduğunu özetler. Tarihimiz, vatan toprakları için canlarını feda eden sayısız kahramanla doludur. Onların fedakarlıkları sayesinde bugün özgür bir ülkede yaşıyoruz. Şimdi Felaknaz Ana’yı tanıyıp O’nun anlattıklarına bakalım. Vatan işgal altındayken neler yaşandığını hatırlayalım.
1943 Eskişehir doğumlu Felaknaz Akçeel Eskişehir’in Odunpazarı ilçesinde tanınmış bir isimdir. Eskişehir’in Seyitgazi ilçesi Doğançayır Mahallesi’nde Ehl-i Beyt aşığı olarak bilinir. Sohbeti hoştur, güler yüzlüdür. Ailesinin O’nu okutmamasına rağmen oldukça bilgilidir. Felaknaz Akçael, Hacı Bektaş Veli’nin torunu Arife Ana’nın Bursa’da yapılan Ehli Beyt Sempozyumu’na gönderdiği vekilidir. Akçaael’in burada yaptığı konuşma toplumun her kesiminden büyük bir taktir toplamıştır.
Felaknaz Akçeel Ananın sohbetleri sosyal medya üzerinden 100 binlerce kişi tarafından ilgiyle izlenmiştir. Bu sohbetlerinden birinde Felaknaz Ana, Kurtuluş Savaşı yıllarında Ülkemizi işgal eden düşmanlarımızın toplumumuza yaptıkları zalimlikleri anlatıyor. Bizde burada sözü Felaknaz Anaya bırakalım:
Felaknaz Akçael, Benim için Atatürk dendiği zaman Türkiye gelir. Teyzem Ümmü sevgili Atatürk’üm den bahsediyordu:
96 yaşında vefat eden Teyzem Ümmü’den duyduklarımı size anlatmak istiyorum. “Benim annem 6 aylık, teyzem Ümmü ise 17 yaşındayken Yunanlılar köyümüze geliyor.
Köyümüze Yunanlılar geldi 1 buçuk yıl kaldılar. Bu 1 buçuk yıl içerisinde yapmadıkları zalimlikler kalmadı. Biz un ve otlardan yaptığımız lapalarla karnımızı doyurabiliyorduk. Hayvanlarımızı alıp götürüyorlar kesip yiyorlardı. Çok zor günler geçirdik. Ben 17 yaşında güzel bir kızdım. Yunanlar bana zarar vermesin diye Annem benim yüzümü siyaha boyamamı isterdi. Bende öyle yapardım. Bir gün bizim eve geldiler. Bende onların üzerine ağzımı bükerek yürüdüm, benden korkup kaçtılar
1 buçuk yıl içinde, Atatürk gelinceye kadar kadınlarımıza, kızlarımıza dokundular, malımızı mülkümüzü yediler, yağmaladılar.
O zaman söylüyorlardı Mustafa Kemal gelecek diye tabi ben bilmiyordum. Yunanlılar bir gün bizi mezarlığına götürdüler kurşuna dizmek için diz çöktürdüler. Bizi namaz kılacak şekle getirip ellerinde süngüler ile karşımıza dikildiler. Kimimiz zikzak çizerek kaçıyordu, ne yapacağımızı bilemiyorduk.
Annem Felaknaz bana, “Sen kızlara sahip ol ben de Aslan’a sahip olayım” dedi. Aslan, hadi koşalım deyince kalbinden vuruldu...
Erkeklerimizi bir samanlığa toplayarak yaktılar. Hasan amcamın kemikleri bile yanmıştı.
Yunanlılar bizi bu halde öldürürken kır atın üstünde, Altın saçlı, nur yüzlü, mavi gözlü, bir yiğit geldi. Mustafa Kemal geliyormuş dediler... Eline ayağına yapıştık. Atam nerede kaldın. Bunlar bizi mahvetti diyorduk. Atatürk, “Bundan sonra artık korkmayın” dedi. Her şey bitti diyordu. Mustafa Kemal Atatürk onları önüne kattı Sakarya nehrine doğru kovaladı. Sakarya Nehri’ni o zaman görenler, Sakarya’nın kan gölüne döndüğünü söylüyorlar. Atatürk hepimizin; öfkesini, öcünü, intikamını aldı. O mavi gözlü, Altın Saçlı...”
Teyzem bunları anlatır Aslan’ım! Aslanım! Diye hep ağlardı.
Bu vatan kolay kazanılmadı, her karışı al kanlarımıza bulandı. Prof. Dr. Haydar Baş her zaman “Vatan sevgisi imandandır” diyerek vatanın önemine dikkat çekerdi. Vatan sevgisi, sadece milli bayramlarda hatırlanan, sloganlarla ifade edilen bir kavram olmamalıdır. Vatan sevgisi, günlük hayatımızda gösterdiğimiz davranışlarla, yaptığımız seçimlerle kendini göstermelidir. Her birimiz, kendi yerimizde, ülkemizin daha iyi bir geleceğe ulaşması için çaba göstermeliyiz. Vatanımızın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü, atalarımızın bize emanet ettiği en değerli hazinedir. Bu hazineyi korumak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin görevidir. Vatan sevgisi, sadece bir duygu değil, aynı zamanda bir sorumluluktur.
Selam ve dua ile...