Bugün halkın ekonomisinin dip yapmış olduğu, market çalışanlarının yağmur gibi gelen zamlardan dolayı etiket değiştirmeleri yetiştiremediği özel günleri yaşıyoruz.
2019 yılında halkın alım gücü üzerine yazmış olduğum yazıda şu cümleyi kullanmıştım:
Belki de Cumhuriyet Tarihimizin en çalkantılı günlerini yaşıyoruz. Gıda fiyatlarının alabildiğine arttığı bu dönemde dar gelirli için giderek sofraya bir şeyler koymak zorlaşıyor.
Allah’a şükür ülkemizde çarşı pazarda şimdilik her şey var. Hiçbir şeyin kıtlığını çekmiyoruz. Ancak uygun fiyata, her bütçeye hitap eden tencereye koyabileceğimiz bir sebzeye, gıdaya denk gelmek cidden zor...(15.4.2019)
“2019 yılında Allah’a şükür ülkemizde çarşı pazarda şimdilik her şey var” diye bir cümle kullandım. Şimdi ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur. Artık sınırlı sayıda temel ihtiyaç maddelerini temin edebiliyoruz. Un, yağ, şeker ve çay var ama sınırlı sayıda satılıyor.
Halimiz Aşık Mahsuni Şerif' in,
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi? Türküsüne benziyor.
Bugün haberlere yansıyan açıklamalarda eskiden 300 liraya dolan filenin şimdi 700 liraya dolduğu ifade ediliyor. Hem de iktidar partisi milletvekili tarafından.
Ak Parti MKYK Üyesi ve Manisa Milletvekili Murat Baybatur, Gıda fiyatlarındaki yüksek artışın da bilincinde olduklarını ifade ederek, “Evin temel ihtiyaçlarının 300 liraya karşılandığı bir dönemde, bugün aynı alışverişi biz 600-700 liraya yapamıyoruz. Gıdada bu yüksek fiyatlar ister istemez milleti canından bezdiriyor.” dedi.
Bu açıklamaları okuyunca aklıma Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı market alışverişi geldi. Acaba Sayın Cumhurbaşkanımız aynı alışverişi şimdi kaç liraya yapabilir?
Bir seferde evin bir aylık temel ihtiyaç maddelerini temin edebilirler mi?
20 yıllık sürede halkımız Ak Parti hükümetlerine her türlü yetkiyi verdi. Tek başına iktidar...
Bir dönem daha ...
Başkanlık sistemi...
Ve upuzun 20 yıl...
Halkımız için değişen bir şey olmadı. Hep oyalanan, ihtiyaçlarını temin etmekten uzaklaşan halkımız oldu. Kısaca halkımız, Ne kandıran olduk ne de kandırılan olduk diyenler tarafından oyalandı durdu.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş bir açıklamasında Türkiye’deki eğitim sorununa dikkat çekerek şu açıklamayı yaptı: "Türkiye'de uygulanması gereken sistem -yetkililere seslenelim ancak bunu beceremezler, biz yine görevimizi yapalım- vatandaşın alım gücünün yükseldiği, Türk milletinin dünyanın en güçlü tüketicisi haline getirildiği sistemdir. Sen bunu yaparsan bu ülkede teknolojik gelişim, kültürel gelişim olur ve ürettiğin malın peşinden bütün dünya koşar. Aksi takdirde ne olur? Bunlar ihracat yapacak... Sen uzay üssü, katma değeri yüksek teknolojik ürün ihraç ediyorsun da, haberimiz mi yok! İhracat dediğin, iki tane kravat, üç tane pantolon, dört tane bilmem ne... Senin durumun bu! Ülkeyi 'Kurtuluş savaşı veriyoruz' adı altında Amerika'nın sömürge modeline mahkûm ettiler. Bir de kalkıp diyorlar ki, 'bu işin üstesinden geleceğiz.' kardeşim, 20 senedir bu ülkeyi ben mi yönetiyorum. 20 senede yapamadığın neyi yapacaksın? Nisan, Mayıs aylarında ekonomi çok iyi olacakmış! Ne olacakmış?"
Türk siyasetinin ihtiyacını futbol terimleri üzerinden anlatan Baş, “Bütün kadroları dışarıya atın demiyorum. Kadrolar içeride dursun ama bu takıma bir tane genç on numara lazım, işte biz buyuz. Bu takıma bu lazım. Biz bunu yaparız. Bunu ilk defa kim yaptı biliyor musunuz? Bunu ilk defa Gazi Mustafa Kemal Atatürk yaptı. Ne yaptı Atatürk? Bu, Milli Ekonomi Modeli’nin satırlarında yazar…
Ey iktidar, bu işi yapamayacağınız ortada çok daha geç olmadan bir kenara çekilme zamanınız geldi. Artık siyasetin 10 numarası var.
Milletimizin sizleri hayırla anmasını istiyorsanız siyasetin 10 numarasına pası atmak zorundasınız.
Ey halkım, Yaşam standardının yükselmesini istiyorsan, insan onuruna yakışır bir yaşam sürmek istiyorsan sen de Siyasetin 10 numarası Hüseyin Baş’ı izlemek ve desteklemek zorundasın.