Bugün çeşitli düşüncelerle güne başladım. Fazla vakit ilerlemeden bir arkadaşımızın babasının vefat ettiği haberini aldık. Bir can daha son durağına ekonomisiz şehrine doğru yola çıkmıştı. Dostumuz Kamuran Pektaş sevgili babası Nazmi Pektaş' ı Rabbine göndermeye hazırlanıyordu.
Nazmi Pektaş hayatının büyük bölümünü milletimizin bağımsızlığı, birlik ve beraberliği noktasındaki çalışmalarda harcamış, hasta yatağında olsa dahi bu çalışmalardan geri durmamış ender şahsiyetlerden biridir.
Nazmi Amcanın vefat haberi benim düşüncelerimi değiştirdi. Her canlının gideceği son mekanımızı düşünmeye başladım.
Hiç kimsenin birbiriyle kavga etmediği, alış veriş yapmadığı sessiz şehir son durak.
Paranın geçmediği, zengin ve fakirin ayırt edilmediği ekonomisiz şehir son durak. Geride kalanlara ibretlik pozlar veren sessiz şehir son durak .
Zengin fakir ayırt etmeksizin herkesin gideceği bu mekana yolcularımızı hayırla yad etmeliyiz. Nitekim sevgili peygamberimiz Hz Muhammed (SAV) “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz” diye buyuruyor. (Tirmizi, Cenâiz, 34)
Söz buraya gelmişken bu şehirlere uğradığınız zaman ağaçlara, canlı (yaş) bitkilere zarar vermeyin!. Bu canlı bitkiler şehir sakinleri için canlı kaldıkları her an için rabbine dua ederler. Onun için mezarlıklar yeşilliklerle donatılır.
Bakınız Hz. Peygamber (SAV) bir kabristanda bulunan iki kabir sahibinin azap içinde olduğuna vakıf olmuş; etraftakilerden yapraksız taze bir hurma dalı isteyerek, ikiye bölmüş ve her birini bir kabrin başına dikmiştir.
Bunu gören sahabe:
“Ya Rasûlallah, bunu niçin yaptın? Diye sorulduğu zaman, Hz. Peygamber şöyle cevap vermiştir: “Umulur ki bunlar yaş kaldıkları sürece (azapları) hafifler” şeklinde cevap vermişlerdir (Buhârî, Vudü, 55).
Bu son durak ekonomisiz şehirde rahat, huzurlu bir yaşam sahibi olmak istiyorsak, Nazmi Amca gibi nefsimiz için değil, Allah rızası için çalışmalıyız.
Vaktiyle hayatını odunculukla geçiren bir adam varmış. Oduncu kimsenin etkisine sütlüsüne karışmaz, kendi halinde bir yaşam sürermiş. Onun yaşadığı köyde kutsal kabul ettikleri ağaca tapan insanlar da varmış.
Oduncu, bir gün: “Şunların Allah diye taptıkları ağacı kesip odun edeyim, pazarda satarak ekmek parası kazanırım; hem de, bir kavmi Allah’a isyandan kurtarmış olurum” diye düşünmüş ve ağacı kesmeye karar vermiş. Ağacı kesmek için yola çıkmış. Bir süre sonra karşısına acayip suratlı garip bir adam çıkmış ve oduncuya nereye gittiğini sormuş.
Oduncu:
– Halkın Allah diye taparak Allah’a isyan ettikleri ağacı kesmeye gidiyorum, demiş.
Adam, oduncuya:
– Ben şeytanım… O ağacı kesmene müsaade etmiyorum, deyince zahit oduncu, şeytana çok kızmış. Onu öldürmek için üzerine saldırmış ve yere yatırarak boğazına hançerini dayamış.
Şeytan Oduncuya:
– Ey zahid, sen beni öldüremezsin. Allah bana kıyamete kadar müsaade etmiştir. Fakat gel o ağacı kesme, seninle anlaşalım. Ben sana her gün bir altın vereyim, sen de ağacı kesmekten vazgeç. Hem el ağaca tapıyormuş, günah işliyormuş senin neyine gerek, altınını al işine bak, demiş.
Bunun üzerine oduncu şeytanı bırakmış. Adam ağacı kesmekten vazgeçip, evine dönmüş...
Akşam yatıp sabahleyin yastığının altına baktığında, şeytanın söz verdiği altını görmüş. Doğru bir iş yaptığını düşünerek bu durumdan memnun olmuş.
İkinci gün olduğunda uyanır uyanmaz yastığının altına bakan adam, şeytanın söz verdiği altını görememiş. Oduncu kızıp baltasını aldığı gibi dağa ağacı kesmeye gitmiş. Bir süre sonra yine şeytanla karşılaşmış:
– Seni sahtekâr seni, kandırdın değil mi beni?., diyerek üzerine hücum etmiş
Fakat evvelkinin tam tersine bu sefer şeytan adamı tuttuğu gibi altına almış. Oduncu şaşırmış. Bu nasıl hâl der gibi şeytanın yüzüne bakıyormuş.
Şeytan:
– Hayret ettin değil mi? Niçin bana yenildiğinin sebebini söyleyeyim: Dün sen Allah rızası için ağacı kesmeye gidiyordun. Seni değil ben, dünyadaki bütün şeytanlar bir araya gelsek yine yenemezdik. Lâkin şimdi Allah rızası için değil de, sana altını vermediğim için kızdığından gidiyorsun, işte o yüzden bana mağlup oldun ve sana ağacı kesmene müsaade etmeyeceğim, demiş.
Bizde yaptığımız her işte nefsimiz için değil Allah rızası için hareket ettiğimiz sürece yenemeyeceğimiz düşman veremeyeceğimiz son nefes olmaz.
Saygılarımla...