Çok büyük bir medeniyet mirasına sahibiz ki, hayatın her safhasında bu büyük mirastan istifade edebiliyoruz. Atasözleri bu büyük mirasın bir bölümünü oluşturur. Yaptığımız sohbette, yazdığımız yazıda sık sık atasözlerinden istifade ederiz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahi yaptığı bir konuşmada doların yükselmesine atasözlerinden istifade ederek şöyle cevap vermişti:
_"Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter; rabbine güven, o sana yeter."
İyi arkadaş, dost seçimi konusunda da atasözlerinde çokça örnekler vardır.
_Üzüm üzüme baka baka kararır.
_Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
_Anasına bak kızını al.
_Dost kara günde belli olur.
_Abdalın dostluğu köy görününceye kadardır.
_Körle yatan şaşı kalkar.
_Aç ile dost olayım diyen peşin karnını doyursun gibi atasözü örneklerini çoğaltmak mümkündür.
Atasözlerimizi sıklıkla dillendiren ülkemizin yönetimini elinde bulunduran siyasilerimiz, bu sözlerden yeteri kadar istifade etmediklerini "Kandırıldık, Aldatıldık" diyerek itiraf etmek zorunda kalmışlardı. Ülkemizin birlik ve beraberliğini tehdit eden Fetö terör örgütü bunun örneklerindendir.
Söz buraya gelmişken, sosyal medyada yer alan bir papaz haham hikayesi geldi aklıma:
Papazın biri, uzun süredir ahbaplık ettiği Haham'a "Bana Tevrat'ı öğretmenizi isterim" der...
Haham, olmaz der, "Sen Yahudi doğmadın, kafan Yahudi gibi çalışmaz. Tevrat'ın kelamını anlaman mümkün değil..."
Papaz ısrar eder, Haham razı olur, ama bir koşulu vardır: soracağım soruya doğru yanıt verebilirsen, öğretirim"...
Papaz, "Kabul" diye yanıtlar. "Sor bakalım!"
Haham:
"İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?"
Papaz, "Bundan kolay ne var?" diye atılır. "Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz."
Haham içini çeker, "Sana Tevrat'ın kelamını asla anlamayacağını söylemiştim! Doğrusu tam tersi. Temiz kalan adam ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp yıkanır. Kirlenen adam ise karşısındakini temiz gördüğü için kendisini de temiz sanıp yıkanmaya gerek duymaz."
Papaz, kafasını kaşır. "Bak bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar mısın?"
Haham aynı soruyu yeniden sorar: "İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki temiz çıkar. Hangisi yıkanır?"
Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden emin, "Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce kendisinin de kirlendiğini sanıp, yıkanır. Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp yıkanmaz!"
Haham, başını sallar. "Yine yanıldın! Sana söylemiştim, asla anlamayacağını. Temiz kalan adam aynaya bakar, temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirlendiğini görünce, gider yıkanır."
Papaz itiraz eder: "Ayna nereden çıktı? Bana ayna var demedin ki..."
Haham, parmağını sallar: "Seni uyardım, bu kafayla Tevrat'ın kelamını kavrayamazsın. Tevrat'ı anlamak için her olasılığı düşünmelisin."
"Peki, peki" diye inler Papaz. "İzin ver, bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir soru sor!"
"Son kez soruyorum" der, Haham: "İki adam, bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki kirli çıkar. Hangisi gidip yıkanır?"
Papaz, "Artık her olasılığı biliyorum" deyip, bir solukta sıralar: "Eğer ayna yoksa, temiz kalan ötekini kirli görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır. Kirlenen temize bakıp kirlenmediğini düşünerek, yıkanmaz. Eğer ayna varsa, temiz kalan aynaya bakıp temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirini gördüğü için yıkanır!"
Haham başını sallayıp, cık cık yapar: "Hayır, sana söylemiştim, kafan Yahudi kafası değil, Tevrat'a basmaz! Söyle bana, aynı bacadan içeri düşen iki adamdan birinin kirlenip, ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?"
13 yıl aynı yollarda beraber yürüyüp beraber ıslandıklarınız,
Aynı maklube'ye kaşık salladıklarınız,
Devlet kademelerini onların referansı ile doldurduklarınız kirlendi ama siz temiz kaldınız, öyle mi? (Hikaye "Okuyan insanlar" sayfasından alıntıdır. )
Kim yada kimler yıkanmalı karar sizin!