Söze nereden başlayayım bilemiyorum. Art arda felaketleri yaşıyoruz. Bu zor süreçte yolunda giden tek bir şey var. Türk Milleti’nin yeniden büyüklüğünü göstermesi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk Milleti’nin bu yönünü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir” şeklinde anlatmaktadır.
Felaketler yaşayan 10 ilimizde yaşayan vatandaşlarımız, sosyal medyadan durumlarını paylaştıkça bir millet lazıyla, kürdiyle yeniden bir olup yardım seferberliği başlattı. Asrın dayanışması çıktı ortaya...
Dörtyollu Fatma Öğretmenin şu sözüne kim kayıtsız kalabilirdi:
“Güneş açsa da dünyamız karardı, çıkan cenazeleri görünce, Tesellimiz hayatta olmak, ama şartlar çok ağır. Hele soğuk iliklerimize kadar işledi. Apartmanlara girmek bu korkuyla mümkün değil. Biz arabalarımızda soğukla imtihan oluyoruz. Çocuklarım donmasın diye eve çıkıp aldığım battaniyeler bile yetmiyor, ki dışarda kalıp hiçbir şeyi olmayanlar da var. Halimize şükürler olsun. Rabbim bizim gibi zorda olan herkese yardım etsin inşallah. Göçük altında kurtarılmayı bekleyenlere Rabbim Hızır gibi kullarını göndersin. Ahirete intikal eden tüm Canlara Allah’tan rahmet kalanlarına sabır diliyorum”
Ya diğerleri Fatma Öğretmenden farklı mı anlatıyorlar yaşanan felaketin boyutunu!!!
“Pijamalarımızla, çıplak ayakla sokağa fırladık gece yarısı. Binalar yıkılmış, nereye kaçacağımızı bilemedik. Ayaklarımız buz kesildi, üşüdük.
Artçılar oldukça, ayakta kalan binalarda yıkılmaya başladı.
Sağa koşuyoruz, oradaki bina üstümüze geliyor.
Sola koşuyoruz binalar yutuyor bizi.
Yer ayağımızın altında durmuyor.
O ses öyle ürkütücü ki, insanın aklını kaybetmemesi mümkün değil.
Ve her yandan çığlık sesleri geliyor.
Açık bir alan bulduk.
Sonra annemiz, babamız, dostlarımız aklımıza geldi.
Ama onlara gidemiyorsun.
Yollar yarık, parçalanmış. Arabalar enkaz altında.
Ölmemiş olmanın sevincini bile yaşayamadan aniden iliklerine kadar işleyen bir soğuk sarıyor bedenini.
Ve işte o zaman anlıyorsun “O gün anne çocuğunu, çocuk annesini düşünmeyecek. Herkes kendi derdine düşecek...”
Kıyamet böyle anlatılmıyor muydu camilerde okunan hutbelerde...
Ve bir başka depremzede kardeşimiz, “Burada insanlar çok çaresiz” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor:
Çıkanları saracak bir kefen bile bulamadığımız için, enkazlardan bulduğumuz çarşaf, perde gibi şeylere sarıyoruz onları.
Köşemize çekildik ve Rabbimizin bize merhamet etmesini bekliyoruz.
Ve bir diğer kardeşimiz,
“Bir Adapazarı depremi gibi değil bu deprem.
Orada tek bir bölgeydi ve insanlar nereye ulaşacağını bildiler.
Ama bugün yüzlerce ilçe, ve köyler yok oldu.
Yollar yok oldu.
Yardımların ulaşması daha zor.
Devlet burada. Lakin her yer yıkıldı.
Hangi birine yetişsin ki...
Bize kefen gönderin, ölülerimizi saralım.
Bize iş makinesi gönderin, ailelerimize ulaşalım.
Bize dua edin, aklımızı kaybetmeyelim...”
Prof. Veysel Ulusoy hocamız çaresizliğini şu sözlerle ifade ediyordu:
“Kayseri’den itfaiye geldi Maraş’a.
3 gün önce...
Ulaştım müdüre...
Google’dan lokasyon da gönderdim kurtarın akrabam Nihal ablamı diye... hayattaydı.
Duymak istemediler.
Gitmediler oraya. Niye mi?
Öğreneceğim elbet...
Kaybettik ablamı”
Bu serzenişlere Türk Milleti duyarsız kalabilir miydi. O’nun mayasında olan birlik ruhu dirildi. Bu büyük millet doğuda KÜRT, Karadeniz’de LAZ, Ege’de EFE olarak Çanakkale ruhuyla yeniden bir ve beraber olarak Hatay, Gaziantep, Adana, Adıyaman, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Malatya Şanlıurfa illerine yardım olup aktı...
Böyle büyük bir milletin ferdi olarak bizleri yaratan Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Bunun şükrüne kelimeler yetersiz kalır.
Yarabbi, Zatının azametine, Sultanlığının şanına layık olan hamd yalnız sana mahfuzdur. Sana hamd eder, sana şükrederiz. Sana şükreden kullarından eyle bizleri Ya Rab! Azabından rahmetine sığındık bizlere rahmetinle muamele eyle...
Depremde kaybettiğimiz kardeşlerimize rahmet eyle, yaralılarımıza acil şifa ver. Bize yaralarımızı saracak katından delil gönder, ey merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbim.
Amin...
Başınız sağolsun, milletimizin başı sağolsun Mustafa bey.