Dünya, güçlerin inançlar istikametinde şekillendiği, adaletin değil çifte standardın hâkim olduğu bir zaman dilimini yaşıyor. Esasen bu yalnız bugün değil, insanlık tarihi boyunca var olmuş bir hakikattir. Biz yıllar evvel dünyada hâkim unsurun inançlar olduğunu ve savaşların inançlar istikametinde yapıldığını ifade etmiştik. Gelişen olaylar bizi haklı çıkarmıştır ve çıkarmaya da devam etmektedir.
En son ABD Temsilciler Meclisi'nde yeni bir karar alındı. Buna göre ABD Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler komitesi, nükleer programı nedeniyle İran'a uygulanacak yeni ekonomik yaptırım paketini kabul etti. Paket İran'ın petrol ihracatının daha fazla kısıtlanmasını, Tahran yönetiminin deniz aşırı döviz rezervlerine erişimine limit getirmeyi ve kara listeye alınan İranlı şirketlerin sayısının arttırılmasını öngörüyor. Yasanın ismi "İran'ın nükleer güç elde etmesini önleme yasası
"
Öte yandan aynı ABD, İsrail'in İran'ın nükleer tehditlerine karşı meşru müdafaa için askeri eyleme geçmek zorunda kalması durumunda ABD'nin İsrail'e askeri, diplomatik ve ekonomik destek sağlaması yönünde tavsiye niteliğindeki kararı oy birliği ile kabul etti.
İran ve İsrail, aynı coğrafyada nükleer güce sahip olan iki ülke. Dünyanın jandarmalığına soyunmuş olan ABD, İran'ın nükleer silah bulundurmasına sonuna kadar karşı çıkarken, İsrail'in nükleer silahlanmasının ise sonuna kadar yanında olduğunu belirtiyor ve bunun gerekçesi olarak İsrail'in kendini savunma hakkını gösteriyor.
O zaman akıllara şu soru geliyor:
Ortadoğu coğrafyasında terör estiren İsrail'e karşı ülkelerin kendini savunma hakkı yok mudur?
Canı istediği ve şartlar müsait olduğu zaman Gazze'yi kan gölüne çeviren İsrail değil midir?
Geçen ay Suriye'yi bombalayan da yine aynı İsrail'dir. O halde asıl İsrail'in nükleer güç elde etmesinin önüne geçmenin yolu aranmalıdır.
Ancak bunlar alenen görmezden gelinerek, İsrail'in kendini savunma hakkından bahsediliyor. Zira ABD ve İsrail aynı inancın, aynı kültürün aynı medeniyetin çocuklarıdır. Tarihten gelen bağları mevcuttur. İki ayrı bölgedeki tek bir devlet gibi hareket etmektedirler.
Cumhuriyetçi Senatör Graham "İran'ın nükleer programının ABD için oluşturduğu tehdit ile İsrail için yarattığı tehdit arasında bir fark yoktur" diyor. Neden? Çünkü ABD çıkarları ile İsrail'in çıkarları asla birbirinden ayrı değildir.
Meselenin bir de bizi ilgilendiren yönü vardır. Bu hakikatler Ortadoğu'da kendini Amerika'nın stratejik ortağı zanneden iktidar için bir ibret olmalıdır.
İsrail, ABD için tek gerçek müttefiktir. Türkiye'ye biçilen rol ise bölgede Amerikan (ve İsrail) çıkarlarının bekçiliğini yapmaktır.
BOP eş başkanlığı bunun ispatıdır.
Irak işgalinde Türkiye'ye biçilen rol bunun ispatıdır.
Şimdi ise Suriye konusunda ABD'nin perde arkasında durup Türkiye'yi öne sürmesi bunun ispatıdır.
Bu ispatlar çoğaltılabilir.
O halde daha ne kadar kendimizi kandırmaya devam edeceğiz?