Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 10-08-2001 tarihli yazısıdır
Bir süre önce İtalya'da yapılan G-8 zirvesi sonuç bildirgesinde alınan kararlar olmasa da, toplantılar boyunca meydana gelen olaylar hâlâ gündemdeki yerini koruyor.
Bilindiği gibi küreselleşme karşıtlarının yoğun protestosu altında biten zirvede, İtalyan polisi aşırı güç kullanmış, bir genci de öldürmüştü.
G-8 devletleri dünyanın teknikte en ileri ülkeleridir. Teknoloji sahasında dünya pazarına hakimdirler. Bu sebeple yeni hammadde kaynakları bulmanın, ürettikleri fazla mamulleri satacak farklı pazarların arayışındadırlar. Küreselleşme kavramı bu ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır.
Devletlerden AB üyesi de olan Fransa, Almanya, İngiltere dünyanın ilk sömürgeci ülkeleridir.
Sömürgelerini biraz daha çoğaltmak, mamullerine yeni pazarlar oluşturmak gayesiyle yüzyıllarca yaptıkları vahşetler, katliamlar hâlâ hafızalardadır.
Fransa'nın Kuzey Afrika'yı sömürge yapmak için uyguladığı katliamlar, İngiltere'nin kendi mamulleri satılsın diye Hindistan'daki yerli dokuma işçilerinin kollarını kesmekten çekinmemesi bilinen hakikatlerdir.
Batının toprak ve para için bu kadar kolay insan öldürmesi gayet tabiidir. Zira bu medeniyetin temeli insan değil, menfaatlerdir.
Sömürü çarkının başındaki güçlerin menfaatlerine uygun olarak kurallar belirlenir ve insan ancak bu kurallara göre hareket edebilir.
Haklar ve hürriyetler menfaat dengesine göre verilir. Başkalarına zarar vermeden yapılabilecek her şey olarak tanımlanan batını hürriyet anlayışında, global güçlerin menfaatleriyle çatıştığı anda hürriyet sona erer.
AB'ne girmeye aday Çek Cumhuriyeti'nde son günlerde yaşanan bir gelişme söylediklerimizin bir göstergesidir.
Ülkede yaşayan Roman asıllı çingeneler eğitimden sağlığa, çalışma hürriyetinden sosyal hayata her sahada ırkçı saldırılara maruz kalmaktadır.
İnsan hakları savunucusu Avrupa'nın ise bu olaylara sesi çıkmamaktadır.
Durumlarına daha fazla dayanamayarak ülkeyi terk etmek isteyenlere ise İngiliz Hükümeti'yle yapılan bir işbirliği sonucu Londra'ya uçma izni verilmeyerek, bir çeşit ülkeyi terk etme yasağı uygulanmaktadır.
Çek Cumhuriyeti üye olduğu taktirde AB'nde, nüfusuyla orantılı bir yetkiye sahip olacağı için nüfusundaki bir azalmaya taraftar değildir.
Sömürgeci bir zihniyetle yalnız kendi menfaatleri için dünyayı kullanma örnekleriyle dolu batı, kullandığı araçları değiştirse de bugün de aynı amaçtadır.
Aramızdaki medeniyet farkı da buradan kaynaklanmaktadır. Menfaatler üzerine kurulu batı medeniyeti yerine bizde, temeli tevhid akidesine dayalı bir insan medeniyeti vardır.
Geleceği ve hürriyeti başka ülkelerde özellikle Avrupa'da arayan insanımızın bu noktayı iyi görmesi lazımdır.
İnsan hakları, çağdaşlık, dünyaya ayak uydurma, küreselleşme gibi süslü ifadelerden asıl maksat değerlerimizden, kimliğimizden koparılmış, dünya dengelerine hakim devletlerin menfaatlerine tam teslimiyetle hizmet edecek köle halklar yetiştirmektir.
Çağdaş sömürgecilik anlayışında bu gaye için çok sinsi taktikler geliştirilmiş olup, büyük devletlerin kültürleri pompalanarak milletler içten kazanılmaktadır.
Kendi kültürlerine, markalarına, giyim tarzlarına, eğlence anlayışlarına, müzik türlerine özendirerek her sahada birden, büyük bir asimile operasyonuyla milletler farklılaştırılarak ele geçirilmektedir.
Bugün Türk Milleti'ni bekleyen en büyük tehlike de budur.
Batı ile ilişkilerimizde değerlerimizi iyi korumalıyız. Onların teknolojilerini almamız gerekirken, bize özendirilen kültürlerini alırsak, Türk kimliğinden ve öz değerlerinden uzak, adeta Türküm demekten utanan bir millet ortaya çıkar ki, bu da özenilen, taklit edilen kültüre kulluktan başka bir netice getirmez.