Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 31.03.2015 tarihli yayımlanan yazısıdır
Milli menfaatler üzerine kurulması gereken dış siyaset konusunda Türkiye gerçekten sınıfta kalmıştır.
Hükümetlere veya liderlere göre değişmeyecek sağlam temellere oturmuş bir dış politikaya Atatürk'ten beri hasretiz.
Suriye meselesinde yaşadığımız vahameti, şimdi de Yemen'de göreceğiz galiba. Zira Suriye'de tersine dönen işler, Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) Yemen ayağıyla devam ediyor.
BOP'un eş başkanlığından ayrıldığını duymadığımız Sayın Erdoğan da muhakkak bilirler ki, ABD eski Dışişleri Bakanı Rice'nin açıkladığı BOP stratejisi 22 İslam ülkesinin sınırlarını ve halkının kimyasını değiştirmek üzerine kurulu bir plandır.
22. kurbanın Türkiye olduğu da saklanmamıştır.
Suriye Devlet Başkanı Esad, Amerikan CBS TV'ye verdiği son röportajda, ABD ile her türlü diyaloğa açık olduğunu söyledi. Bir süre önce de ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Esad ile masaya oturma vaktinin geldiğini ifade etmişti.
Demek ki, çetin ceviz Suriye artık bir kenara bırakıldı ve sıradaki kurban Yemen'e geçildi.
Ocak ayı başında Amerikan dış politika dergisi Foreign Affairs'da Esad'ın "Türkiye'nin yanında Suudi Arabistan'ı ve Katar'ı" Suriye'ye karşı muhalifleri mali ve lojistik destek vermekle itham ettiği yer almıştı. Enteresandır, "Yemen'e karşı başlatılan Sünni koalisyonda yine Türkiye var ve Suud ilk harekâtı gerçekleştiren ülke" oldu.
Suudi Arabistan ve Katar, ABD'nin önemli üsleri de Türkiye'nin bu koalisyonda işi ne?
ABD, İslam ülkeleri eliyle Müslüman dünyayı karıştırıyor. Suriye işgalinde de Şii-Sünni ayrılığı öne sürülmüştü, bugün de.
O tarihte Esad, "Nusayri, Arap Alevisi'dir, Alevilerin katli vaciptir" bahanesi vardı; bugün de Yemen'deki Zeydilerin, Şii olduğu gerçeği arkasına sığınılıyor.
Mezhep imamımız İmam Azam'ın Zeydilere hem dini, hem siyasi destek verdiğini hatırlarsak, hükümet büyük bir yanlışa daha imza atmak üzeredir.
Türkiye'deki siyaset, Şii-Sünni ayrılığının Hz. Peygamber döneminde söz konusu edilmediğini; Resulullah'tan sonra İslam âleminin yüreğine sokulmuş bir hançer olduğunu ne zaman görecek. 'Minareler süngümüz, camiler kışlamız" diyerek iktidara gelenler, şu anda boğazlarına kadar yolsuzluk ve rüşvet skandallarına batmış olsalar da, özlerindeki İslam anlayışının Müslüman kanı dökülmesine artık mani olmasını bekliyoruz.
Rusya, Yemen'in toprak bütünlüğüne saygıdan bahsediyor; Putin, Filistin davasına katkı mesajı yayınlıyor.
Neden Rusya'nın soyunduğu İslam devletleri hamiliğini Türkiye yapmasın?
Neden Türkiye, teröre yardım eden ve İslam âleminde kan döken devlet olarak anılsın? Ve neden Hıristiyanların, Yahudilerin safında bulunsun?