Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan, Gümrük Birliğinin Türkiyenin aleyhine işlemeye başladığını söyledi ve şu açıklamalarda bulundu: Avrupa Birliği (AB) ile Serbest Ticaret Anlaşması yapan ülkelerin malları bize AB üzerinden geldiğinde maksimum yüzde 9 vergi koyabiliyoruz. Oysa onlar bize yüzde 80-90 vergi koyarak rekabet şansımızı yok edebiliyorlar. Gümrük Birliğini (GB) ya kaldıralım, ya da revize edip yerine Serbest Ticaret Anlaşması yapalım istiyoruz. GBden çıkarsak Avrupa bizden mal almaz diye bir şey yok. ...GBnin daha fazla aleyhimize işlemesine tahammül edemeyiz.
Bilindiği gibi Türkiye ile AB arasında 1996 yılından itibaren yürürlüğe giren Gümrük Birliğinin temeli, Ankara Antlaşması ve Katma Protokole dayanmaktadır. Antlaşmada ABnin dış ticaret politikası Gümrük Birliğinin ayrılmaz bir parçasıdır deniliyor. ABnin dış ticaret politikasını tam üyelerden oluşan bir üst kurul belirlemektedir. Yani Türkiye üye olmadığı bir birliğin dış ticaret politikasına uymayı kabul etmiştir.
Gümrük Birliğine girişimiz pek çok şehirde havai fişek gösterileriyle kutlanırken biz, bunun Türkiye için bir zafer değil, bir hezimet olduğunu ifade etmiştik.
Aynen dediğimiz gibi çıkmıştır. O dönemin dış basınında konuyla ilgili haber ve yorumlarda dahi bu durum görülmektedir.
Dönemin Avrupa Parlamentosu Yunan Üyesi Yannas Kranidiotis,
Gümrük Birliği Türkiye için kötü bir ekonomik hediyedir derken, dönemin Fransa Büyükelçisi ise bu süreçte Avrupa kazanırken Türkiye kaybetti demiştir.
Gümrük Birliği ile Türkiye tam bir ithalat patlaması yaşadı.
Fransadan, İtalyadan, İsveçten ve Almanyadan yaptığımız ithalat ciddi oranlarda artarken ihracatımız düştü.
Sonuçta Türkiye 10 yılda 200 milyar dolar zarar etti.
Şimdi sorulması gereken soru şudur: Yıllardır zararımıza işleyen bu anlaşmayı iptal etme konusunda hükümet neden bir harekette bulunmamıştır?
Ülkemizi bir açık pazar haline getiren ve şartlarını Brükselin belirlediği Gümrük Birliğinden çıkma yolunda neden on küsur yıldır gereken adımlar atılmamıştır?
Çünkü ABye üyelik konusunu resmi politika olarak benimsemiş bir iktidarın böyle bir adım atabilmesi söz konusu bile olamaz.
Nitekim Sayın Başbakan ABD ile AB arasındaki ticaret anlaşmalarında da Türkiyenin yer alması gerektiğini ifade ediyor ve ABD ile Avrupa Birliği arasındaki şu anda yapılmakta olan Serbest Ticaret Anlaşmasıyla ilgili olarak Türkiyenin Gümrük Birliğinde olması hasebiyle bu sürecin içerisinde bulunmasının gerekliliği vurgulandı ve bu da olumlu karşılandı. Bu konuda ekonomiyle ilgili bakanlarımıza gerekli talimatları verdik. Bakanlarımız bu konuyla ilgili çalışmalarını sürdürecekler diyor...
ABD Başkan Yardımcısı Joe Bidenin bizim aramızdaki serbest ticaret ABden önce gerçekleşebilir dediği ifade edilmektedir.
Yani Türkiye Amerikan mallarına da gümrüksüz olarak kapılarını açacak, yine bir açık pazar haline gelecek, aynı zarar ve kayıplar yine yaşanacaktır. Bu zaten bitme noktasına gelmiş yerli üreticiye yeni darbeler demektir. O halde yalnız ekonomide değil, siyasi, kültürel ve askeri her sahada bizi tek taraflı yaptırımlara mecbur bırakan, milli menfaatlerimizle hiç bir şekilde bağdaşmayan ve devamlı surette zararımıza işleyen politikaları terk etmemiz artık zaruri bir hale gelmiştir.
Aksi takdirde çok geç olabilir..