Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 03.05.2016 tarihli yayımlanan yazısıdır
Ehl-i Beyt'in İslam'ın yaşanmasında tek örnek olduğunu ısrarla vurguluyoruz.
İslam dini Kur'an-ı Kerim'in iki kapağı arasında yazılı emirler ve yasaklardan oluşsa da bunların uygulama şekli, Hz. Peygamberin ve sonrasında da Ehl-i Beyt'in hayatında şekil bulur.
Dinimiz sabır der, şükür der, kanaatten, tefekkürden, tevekkülden, cömertlikten, Allah için sevmekten ve Allah için vermekten bahseder. Bir Müslüman'ın bunları yapabilmesi ise Ehl-i Beyt'in tavrı ile müşahhas örneklere dönüşür.
Gelmiş ve gelecek kadınların en üstünü olan Hz. Fatıma annemizin hayatında İslam kadınlarına en güzel örnekler vardır.
Ali bin Hüseyin bin Ali'den şöyle rivayet edilir:
'Bir kör, Resulullah'ın (sav) kızı Fatıma'nın yanına gelmek için izin istedi. Fatıma kendisini ondan sakladı.
Resulullah O'na dedi ki: 'Niçin örtündün, o seni görmüyor ki?'
Fatıma buyurdu: 'Ya Resulullah, o Beni görmüyorsa da, Ben onu görüyorum. Kaldı ki, o koku alabiliyor.'
Bunun üzerine Resulullah, 'şahitlik ederim ki, Sen Benden bir parçasın' buyurdular.
Hz. Resulullah (sav), Hz. Fatıma'nın (as) dünyaya meyline her zaman engel olmuştur.
Hz. Fatıma (as), Hz. Peygambere halini anlatıp O'ndan bir cariye isteyince, Resululah (sav) ağladı ve şöyle buyurdu: 'Ey Fatıma! Beni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, şu anda mescide yiyecek yemekleri ve giyecek elbiseleri olmayan dört yüz adam bulunuyor. Eğer bir şeyden endişe etmeseydim istediğini verirdim.
Ey Fatıma! Sevabın Senden ayrılıp cariyeye gitmesini istemiyorum. Ali b. Talib'in kıyamet günü hakkını Senden talep ederek, Allah huzurunda Senden davacı olmasından korkuyorum.'
Sonra Peygamberimiz (sav) Fatıma'ya (as) Tesbih Namazını/duasını öğretti.
Emir 'ül Müminin Ali (as) şöyle der:
'Sen Resulullah'dan (sav) dünya malını istemek için gittin, Allah bize ahiret sevabı verdi.'
Hz. Ali Efendimizin cömertliğine bir bakınız:
Hz. Ali, hurma bahçesinde akşama kadar çalışmış, akşam da devesinin üzerine bir çuval hurma yükleyerek evin yolunu tutmuştu. Devenin yuları da kölesi Kamber in elindeydi. Hz. Ali de önde gidiyordu. Medine'nin içine girdiklerinde yoksulun birinin 'Allah rızası için' diyerek sızlandığını duydular.
Hz. Ali, 'Kamber bu adam ne istiyor' diye buyurdu.
Kamber, 'hurma istiyor efendim' dedi.
Hz. Ali, 'ver öyleyse' buyurdu.
Kamber, 'hurma çuvalda' dedi.
Hz. Ali, 'çuvalla ver öyleyse' dedi.
Kamber, 'çuval devenin üstünde' dediğinde ise Hz. Ali Efendimiz, 'öyleyse deveyle birlikte ver' buyurdular.
Kamber der ki, 'devenin ipi de benim elimde demekten korktum. Çünkü beni de deveyle birlikte yoksula vermekten hiç tereddüt etmeyebilirdi.'
Aşura günü, İmam Hüseyin'in sırtında bir iz görüldü. İmam Zeynelabidin'e o izin ne olduğu sorulunca şöyle buyurdu: 'Bu iz, dul kadınlara, yetimlere ve yoksullara sırtında götürdüğü yiyeceğin bıraktığı izdir.'
İşte Müslüman'ın Müslüman'a göstermesi gereken engin merhamet ve kuşatıcılık budur.
İmam Zeynelabidin'e, 'Baban İmam Hüseyin'in neden çocuğu azdır' diye sorduklarında İmam şöyle yanıt verdi: 'Ben nasıl doğduğuma şaşırıyorum. Çünkü babam İmam Hüseyin her bir gece ve gündüzde bin rekât namaz kılardı.'
İmam Ali, İmam Hüseyin ve onların soyundan gelen İmam Zeynelabidin günde bin rekât namaz kılarlardı.
Cennet gençlerinin iki efendisinden biri olan İmam Hasan Efendimiz, Medine'den Mekke'ye yürüyerek 15 defa Hac yapmıştır.
Mallarını tamamını iki kere fakirlere dağıtmış, üç defa da mallarının yarısını Allah yoluna vermiştir. Yarısını kendisi almış, yarısını dağıtmıştır.
Ve Hz. Hasan Efendimizden bir nasihatle bitirelim:
'Çok zikretmekle kendinizi Allah'ın azabından koruyun, takva yolunu tutarak Allah'tan korkun ve itaatle O'na yaklaşın. Çünkü O, pek yakın ve duayı kabul edendir.'
Günümüzde insanların maddi ve manevi sıkıntılarını giderecek hayata bakış ölçüsü bu olmalıdır.