Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 21.04.2016 tarihli yayımlanan yazısıdır
Hz. Peygamberin (s.a.v.) nasıl bir topluma geldiği değerlendirildiğinde, kumarbazlığın, tefeciliğin yaygın olduğu, her türlü ahlaksızlığın yaşandığı, Kâbe'nin çırılçıplak tavaf edilecek kadar hayâsızlığın sıradan kabul edildiği, vahşet ve hunharlığın adet haline geldiği bir tablo çıkar karşımıza.
Bu tablo, Fahr-i Âlem Efendimizle beraber, risaletin gayesi güzel ahlak numuneleri insanlara dönüşecektir.
Hz. Muhammed Efendimiz (s.a.v.) bir sabır abidesidir, cömertlikte öndedir, şefkat, merhamet, iman ve izan timsalidir. En iyi aile reisi, en müşfik bir baba ve dededir.
Allah'ın terbiye ettiği bir mürebbidir. Ahlakı Kur'an'dır.
… Gerek toplumumuzun, gerekse dünya insanlığının içinde bulunduğu çürümüşlük halinden kurtulmak için O'na olan ihtiyaçtır.
İlk ve tek haccı esnasında irad ettiği Veda Hutbesi, gelmiş ve gelecek nesillere yön verecek bir insan hakları beyannamesidir.
Hiçbir insan yoktur ki, hayatının her safhası gözler önünde ve örnek olarak yüzyıllar sonrasına aktarılsın.
Bugün insanlığın çözüm aramaktan bile vazgeçtiği problemlerinin tamamının halli Hz. Muhammed (s.a.v.) misalindedir.
Kur'an-ı Kerim başta olmak üzere, peygamberliğine taşların, dağların, ağaçların şahitlik ettiği; Ay'ın yarılması, Mi'rac gibi sayısız mucizeler ile insanlığa son ve en üstün peygamber olduğunu ispatlayan bu yüce insan, ne yazık ki sadece günler ile kısıtlı zamanlarda anılıyor ve de anlatılıyor.
2000'li yılların başından itibaren ülkemizde faaliyete geçen Dinlerarası Diyalog çalışmaları; Kelime-i Şehadet'ten 'Muhammedü'r-Resûlullah' kısmını çıkarmakla işe başlamış; İslam, Peygambersiz yaşanan bir din haline getirilirken, diğer dinlerle eşit konuma indirgenmiştir.
Günümüzde O'nun doğumuna törenler düzenleyenlerin, Hz. Peygamberi devre dışı bırakan Dinlerarası Diyalog ve misyonerlik çalışmalarına ses çıkarmamaları; hatta ve hatta onlarla beraber iftar sofralarında, meclislerde dua için el açmaları çok düşündürücüdür.
Muhammed Mustafa'sız (s.a.v.) İslam olmaz.
"Sen olmasaydın bu âlemi yaratmazdım" medhiyesine mazhar olan Hz. Muhammed (s.a.v.), Tevhid inancının simgesidir.
Hayatı incelendiğinde, hiçbir din mensubuyla diyaloga girmediği, her ortam ve de şartta Tevhide davet ettiği görülür.
Necran Hıristiyanları ile girdiği Mübahale/lanetleşme buna örnektir.
Hz. Peygamberin 'İslam dinini kabul ediniz' buyruğuna, 'Biz zaten İslam olduk' diyen Necran Hıristiyanlarına, Peygamberimiz; 'Haça taptığınız, domuz eti yediğiniz ve Allah'a ortak koştuğunuz için siz, İslam olmadınız' buyurmuştur.
Bunun üzerine Âl-i İmran sûresinin 61. ayeti nâzil olmuş, "Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya girişirse de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve sonra dua edelim de Allah'ın laneti yalancıların üzerine olsun" emri ile Peygamberimiz ve Ehl-i Beyt'ine karşı yalancılar lanetlenmeye çağrılmıştır.
Sadece bu örnek bile, 21. yüzyılda Hz. Peygamberi devre dışı bırakarak Dinlerarası Diyalogla uğraşanlara İlahi bir ikaz olarak yeter.