Yazdığımız makaleleri okuyup bizi takip edenler çok iyi bilirler ki; ibadetin insan hayatındaki yerine ısrarla değiniyoruz. Bir insan ibadeti nasıl algılamalı ve hayatında ona nasıl bir yer vermelidir konusuna dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Şu bilinmeli ki; insanın hayatının tamamı ibadet olursa hayatının bir mânâsı olur. Peki, hayatımızın tamamı nasıl ibadet olacaktır?
Eğer biz aldığımız nefesten verdiğimiz nefese, attığımız adımlara kadar, ticari, sınai, eğitim hayatımızda, yemekten tuvalete kadar bir tek ölçüye uyarsak hayatımızın tamamı ibadet olur.
Bu ölçü, "Benim yaptıklarımdan Allah razı olsun" ölçüsüdür. Niyetimiz bu olacaktır. Yaptığın her işi kendi kendine murakabe edeceksin. "Bundan Allah razı mı" diyeceksin. Vicdanen Allah bundan razı oldu hissiyatıyla ne yaparsanız yapın, bütün bu işleriniz ibadet sınıfındandır.
İnsan Rabbini arıyor
Esasen hayata geliş maksadımız da budur. Yani taattir, ibadettir. İnsan, bilerek yahut da bilmeyerek kendisini yaratan Rabbini arıyor; bir koşuş halinde. Çok ciddi bir seferberlik halinde.
Sadece insanoğlu değil, canlı olsun cansız olsun, yerde olsun gökte olsun, mahlûkatın tamamı bir koşuş halinde. Varlığın tamamı Cenab-ı Hakk'a doğru koşuyor ve O'nu arıyor.
Şuurlu arıyor veya şuursuz arıyor. İşte ibadet bu koşuştur, bu arayıştır. Şuurlu arayıp da, "O'nu bulacağım. O'na kul olacağım" maksadını kalbinde ihya eden kul, bahtiyar kuldur.
Böyle bir maksadı olmayan, ne yaptığını bilmeyen, niçin yaşadığından haberi olmayan insan da hakikatte, huzuru, saadeti, mutluluğu için Allah'ı aradığı halde, aradığı şeyin ne olduğunu bilmediği için çok ciddi bir bunalımdadır, buhrandadır.
Günümüzün aslında en büyük problemi, Allah'ı arama seferberliğinde olduğu halde neyi aradığını bilmeyen insanın kendinden kaçışıdır. İnsanın, kendini yaratanı bulabilmesi, O'nu tanıyabilmesi için, O'nun gösterdiği yoldan, kulvardan, bir başka ifadeyle trafik işaretlerinden hayatını tayin ve tanzim etmesi lazımdır. İnsan, O'nu bulamıyor; bulamadığı için de iniltiler çıkarıyor, vaveylalar koparıyor, gürültüler, isyanlar çıkarıyor.
"İnsanoğlunun hayatında maddenin etkisi yoktur" demek mümkün değildir. Ama hayatın tamamı iktisattır, ekonomidir, maddedir, mantığıyla hayatı yaşamak ve yönlendirmek de çok ciddi bir sakıncadır.
Maalesef toplumumuzun geldiği nokta bu oldu. İnsanlık mantığı o kadar basitleşti ki çok çirkin bir felsefe ortaya çıktı; bir yerde alıyorsunuz, bir yerde boşaltıyorsunuz.
Yani mutfakta alıyorsunuz, tuvalette boşaltıyorsunuz. Böyle basit bir mantık, Allah'ı bulmak ve yaşamak için dünyaya gelen insanı mutlu etmez, huzura, saadete kavuşturmaz.
Bu nedenle, insanoğlu çok ciddi ıstıraplar içerisindedir. Çok ciddi çileler çekmektedir. İçmesi, kendini unutması, isyan etmesi, şuna-buna dalmasının nedeni, eğer kendini unutmaksa, bununla beraber huzuru, mutluluğu bir an dahi olsun bulmaksa, işte asıl mutluluğun temelinde olan cevherin ne olduğunu bilmediğinden dolayıdır.
İman hırsızlarına dikkat!
Biz, mutlak surette vacibu'l-vücud olan, yoktan var eden Allah'ı arıyoruz. Kitabımız Kur'an-ı Kerim, bunun için gelmiştir.
Günümüzde en büyük sermayemizi çalıyorlar. Bu sermayemiz üzerinde korkunç oyunlar var. Bu sermaye, iman sermayesidir. Bu öyle bir iflastır ki, bunu çaldırdığın zaman dengen de kalmıyor. Ne kadar gayret edersen et, ne kadar çaba sarf edersen et hiçbir şeyin kalmıyor.
Maalesef günümüzde iman hırsızları, akaid hırsızları o kadar çoğaldı ki, bunlar, bakıyorsunuz, Kur'an ayetleri okuyor, hadis-i şerifler okuyor, insanımızı çok ciddi bir şekilde yanlış kulvarlara sevk ediyorlar.
Onun öz sermayesini, imanını alma peşindeler. Onun için çok dikkatli olmak lazımdır. Her "güzel konuşuyor" denilen insanı dinlemekte ne kadar büyük zararımız olduğunu iyi hesap bedelim. Kulak asmayalım. Kulak vermeyelim.
Bizim ölçümüz; Kur'an, Resûlullah ve Ehl-i Beyt'in ortaya koyduğu sarsılmaz ölçüdür. Bu ölçüye sarılırsak ancak, imanımızı bu hırsızların şerrinden koruyabiliriz.
Kalpler nasıl itminan olur?
Her zaman söylüyoruz; biz, farklı bir milletiz. Özümüz farklı, sözümüz farklı, bünyemiz farklı, her şeyimiz farklıdır. O farklı milletin her şeyiyle oynanıyor, oynanmaya çalışılıyor. Dost görünüyor, arkadaş görünüyor, hücum ediyorlar.
Her taraftan, her yönden hücum ediyorlar. Ama sadakatle özümüze, sözümüze, bilhassa dinimize sarılalım. Onun akaidini hem gönlümüze hem ef'alimize yansıtalım. Göreceğiz ki mutluluk, saadet budur. (Prof. Dr. Haydar Baş, İcmal Dergisi Eylül 2016)