Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 03.04.2015 tarihli yayımlanan yazısıdır
Kamplaşmaların had safhaya ulaştığı bir süreçten geçiyoruz. Baştan altını çizelim, bu sadece üzerimizde hesabı olanlara yarayacaktır.
Demokrasilerde halkın taleplerini karşılamak en az yapmakla mükellef oldukları şeyler kadar yerine getirilmesi zorunlu bir kuraldır.
Devlet, vatandaşının hakları kullanması ve özgürlükleri yaşaması konusunda önünü açacak; onun can, mal, namus emniyetini sağlayacak, din ve vicdan hürriyetini teminat altına alacak; sosyal olmanın gereği ihtiyaçlarını karşılayacak; ondan sonra vatandaşın devlete karşı sorumluluklarının hesabını sorabilecektir.
Demokratik bir hukuk devleti olan bizim, devlet kademesinde, bürokraside ve siyasette hatalarımız olabilir.
Önemli olan ihmallere sahip çıkmamak, sorunların arkasında durmamaktır. Devlet adamlığından beklenen vatandaşın ve çağın ihtiyaçlarına göre acil ve gerekli tedbirleri alabilmesidir.
Bir kesimi, hele hele yargı gibi adaletin tesis edildiği önemli bir bölümü karşısına almak diğerlerine hiçbir şey kazandırmaz.
Türkiye Cumhuriyeti'nde bugün yaşanıldığı gibi adalet mensuplarının cübbe giyerek tepki verdiği, bütünün adalet terazisi olanların, bir tarafı temsil ettiğini açıkladığı böyle bir süreçle ilk defa karşılaşıyoruz.
Herkes sakin olmalı, sabırla ve sağduyu ile millet adına hareket etmelidir. Belli ki birileri bütün olan bünyenin bir kısmını keserek bedenden ayırmanın hesabında.
Hz. Peygamber Veda Hutbesi'nde, 'ne Arabın Aceme ne Acemin Araba üstünlüğü yoktur' buyuruyor.
Demek ki, ne Kürt'ün Türk'e, ne Alevi'nin Sünni'ye, ne sivilin askere, ne büyüğün küçüğe tahakküm edecek bir üstünlüğü söz konusu değil aslında.
Farklı çevrelerden son günlerde yaşanılan olaylarla ilgili sert açıklamalar gelmesine rağmen, birlik yine birlik diyoruz.
Bazen ipleri kopma noktasına getirecek hadiseler yaşansa da Türk milleti tarih boyunca her türlü oyunu bütünlüğünü muhafaza ettiği için koruyabilmiş ender milletlerdendir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Atatürk, Türk gençliğine hitap ederken, "birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir" demiyor mu?
İçinden geçtiğimiz günler, bazı mihrakların istiklali ve cumhuriyeti muhafazasız bir hale sokma girişimlerine şahit olduğumuz günlerdir.
Öyleyse, sivil-asker, devlet-millet ayrımı yapmadan istiklal ve cumhuriyete biz sahip çıkalım.
Unutmayalım esas istikrar, sadece devletimiz, cumhuriyetimiz ve üniter yapımız korunabilirse devam edebilir.