Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 13.05.2015 tarihli yayımlanan yazısıdır
Türkiye'de siyaset hakikaten günü kurtarmak üzerine yapılıyor. Bundan önceki seçimlerde 3 katrilyon dolarlık yer altı kaynağımız var dediğimizde, 'burada maden yok' diyenler, mızrağın çuvala sığmadığı şimdiki seçim sathında, 'Türkiye'de maden var ama Lozan'a göre bu madenleri 2023'e kadar biz işletemeyiz', bahanesinin ardına sığınıyorlar.
Türkiye maden rezervi bakımından bor madeninde dünyada birinci; altında Güney Afrika'dan sonra ikinci sırada yer alıyor.
Ya petrole ne demeli? Türkiye bir petrol denizi üzerinde yüzüyor.
Önce yer altı kaynaklarımızın işletme hakkının Lozan'da elimizden alınmadığını belirtelim.
20 Kasım 1922'de başlayan Lozan Barış Konferansı'nda, anlaşmanın önsözünde "devletlerin bağımsızlık ve egemenliğine saygı gösterilmesi" ilkesi üzerinde şekillenmiştir, ifadesi yer alır.
Lozan'da hangi kararlar alınmıştı? Fransa ile anlaşılarak güney sınırımız Ankara Anlaşması'ndaki gibi onaylanmıştır. Irak sınırımız konusunda barıştan sonra 9 ay içinde dostane bir şekilde halledilmesi kararına varılmıştır.
Batı sınırımız, Yunanlılarla anlaşarak Meriç ırmağı sınır olmak üzere kararlaştırılmıştır.
Anlaşmanın 28. maddesiyle kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Türkiye Lozan'da, geleceğe bir savaş borcu bırakmamıştır.
Boğazlar, ulusal çıkarlarımıza uygun şekilde düzenlenmiştir. İstanbul'da yaşayan Rumlarla, Batı Trakya'da yaşayan Türkler hariç, Türkiye'deki Rumlar ve Yunanistan'daki Türklerin değiştirileceği yönünde anlaşmaya varılmıştır.
Bu maddelerde Türk heyetinin, Türk milletinin ve de devletinin menfaatine hareket edebilmesi, emperyalizme karşı kazanılan zaferle gelen bağımsızlık sebebiyledir.
Bazılarının bilinçli bir şekilde 'madenleri işletemeyiz' demeleri, Lozan'ın değil Sevr'in maddelerindendir ve bu esaret Lozan'dan sonra kalkmıştır.
Esasen 'madenleri biz işletemeyiz' diyenler belki de maden ruhsatları ile yabancılara verilen madenlerden bahsetmekteler.
Maden yok, petrol çıkmıyor bahanesini dile getirenler, aşağıdaki firmalara Anadolu topraklarının önemli bir bölümünü ruhsatlar ile kiralamış durumdalar.
1-Trans Atlantik Petrol şirketi: Mardin, Bedirhan, Diyarbakır, Bahar, Göksu, Arpa, İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Lalapaşa olmak üzere toplam 3.7 milyon dönüm büyüklüğünde arazide 61 kuyuda petrol çıkarıyor.
2-Türks-tren co şirketi: Diyarbakır, Kırtepe, Sahaban, Gerdüz, Kastel, Hazra, Kayaköy, Ergani'de toplam 6 milyon dönüm arazide, yani Türkiye'nin yüzde 1'ine tekabül eden sahada 200 kuyuda petrol çıkarıyor.
3-Alaaddin Middle petrol şirketi: İstanbul, Arpatepe, Zeynel, Nemrut, Altınakar, Eruh, Özpınar'da toplam 2.5 milyon dönüm arazide, ülkemiz yüzölçümünün binde 4'üne tekabül eden alanda 45 kuyuda petrol çıkarıyor.
4-Güney Yıldızı petrol şirketi: Arpatepe, Karakilise, Çalgan, İdil, Ovaköy, Kahta, Bulgur Dağı, Zeynel, Nemrut ve Hasancık bölgesinde 2.5 milyon dönüm arazide Türkiye'nin binde 4'üne tekabül eden alanda 20 kuyuda petrol çıkarıyor.
5-Delta Petrol: 4 milyon dönümde.6-Petroka Petrol: 2 milyon dönümde.7-Anol Petrol: 4.7 milyon dönümde petrol çıkarıyor.
Dünyanın en zengin ikinci altın rezervine sahip Türkiye'deki altın çıkaran firmalardan bazılarını da burada analım: Koza Grubu, Çalık Grubu, Lidya Madencilik, Tüprag Madencilik, Arina, Odesey, Eldorado Gold, Strateks, Yurasya, İlmed, Galata Madencilik, Doğu Truva Madencilik, Kuzey Truva Madencilik, Çanakkale Madencilik, 30 ruhsatla İhlas Grubu, 96 ruhsatla Yıldızlar Holding, Cengiz Holding.
Elbette birileri, bu maden ruhsatlarının karşılığında aldıkları sebebiyle 'madenleri millet yararına işletemeyiz' der.
Elbette birileri, bu kadar ruhsat ile madenleri yabancılara peşkeş çektiği için 'kimin malını kime veriyorsun' diye sorar.
Bir kere daha diyelim: Türkiye'de işlenmemiş hali 3 katrilyon dolar olan yer altı zenginliklerimiz var. Bunlar milletin hakkı ve biz millete vereceğiz.