Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 04-09-2012 tarihli yazısıdır
Tarih boyunca Haçlı akınları başta olmak üzere dış tehditlere karşı Türk milleti, birliğini muhafaza etmek ve kurumlarını ayakta tutmak suretiyle karşı koymuştur.
Haçlı seferlerine karşı bir siper vazifesi gören Selçuklular, Hıristiyan Avrupa'nın birleşik ordularına sayısız defalar karşı koyan Osmanlı, ve Türk milletinin İtilaf Devletleri adıyla maruf Haçlı birliğine karşı verdiği Kurtuluş Savaşı hepimizin malumudur.
Bütün bu tarihî seyir içerisinde Türkler birlik ve beraberliklerini korumak, azim ve kararlılıkla kurumlarını ayakta tutmak ve insan unsurunu esas almak suretiyle varlıklarını devam ettirmişlerdir.
Türk milletinin yüzyıllar boyu bu dirayetle ayakta kalabilmesinin en önemli sebeplerinden biri de millimanevi değerlere ve maneviyat önderlerine olan bağlılıklarıdır.
II. Mahmut devrinde Fener patriği olan Grigoryos, Rus çarına yazdığı mektupta Türkler hakkında şu tespitleri yapıyor:
"Türklerin bütün meziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da ananelerine olan bağlılıktan, ahlâklarının safiyetinden, bilhassa dinî ve manevî hayatlarını tanzim ve tedvin eden şahsiyetlere olan bağlılık ve hürmetlerinden gelmektedir" (Prof. Dr. Haydar Baş, Dinî ve Millî Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, sy. 68).
Mektubun devamında Türklerin ancak dinî ve millî değerlerinden, geleneklerinden uzaklaştırıldıkları takdirde, mahvedilebileceklerini söyleyen patrik, bu mektup yüzünden padişahın emriyle idam edilmiştir.
Türk milleti, geleneklerine inancına bağlı, devlet bilincine ve ordu disiplinine sahip, insana değer veren bir millet olması sebebiyle yüzyıllarca kendisine karşı devam eden gizli ve açık Haçlı saldırılarının üstesinden gelebilmiştir. Bu hakikati batılılar da kabul etmektedir.
Kardinal Newman 1854 yılında Liverpool'da Türk tarihi üzerine verdiği konferansta şunları söylüyor: "Vizigotlardan Sarafenlere kadar Hıristiyanlık dini ile temasa geçen bütün ırklar, kavimler er geç Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir.
Bu kuralın tek istisnası Türkler'dir. Türkler Hıristiyanlığı kabul etmek şöyle dursun, ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Onun için Türklerle savaşarak, onları yok etmek zorundayız"
(Yeni Mesaj, 1 Eylül 2001).
Avrupa bugün de yine bu mantıkla hareket etmektedir. Bu itibarla biz; dün bizi ayakta tutan değerlere olan bağlılığımızı bugün de aynen devam ettirmek mecburiyetindeyiz.
Millet olarak ayakta kalmamızın tek şartı, kimliğimizi oluşturan bu değerlere tavizsiz şekilde bağlı olmamızdır.
Huzurumuz, birliğimiz, dirliğimiz, çile ve meşakkatlerden kurtulmamız, son yaşadığımız ekonomik badirelerden çıkışımız dahi, ancak ve ancak batının yok etmek istediği değerlerimize sımsıkı sarılmamıza bağlıdır.