Sayın Başbakan, uzun zamandır yalan yanlış haber yaptığını iddia ettiği medyaya karşı, isim ve adres belirtmeden boykot çağrısı yapıyor. Ve her fırsatta bu çağrısını yineleme ihtiyacı hissediyor. Bu boykot çağrısına karşı çıkanlar, taraf olanlar ve de çeşitli şekillerde yorum yapanlar oldu. Avrupa Parlamentosu (AP), Türkiye raporuna bu konuyla ilgili bir madde bile ekledi. Oysa boykota hiç gerek yok ki!
Sayın Başbakan isim vermemiş olsa bile, Yalan yanlış haber yapan medya diyerek boykotun hedefine oturttuğu kuruluşları diğerlerinden ayırt etmek hiç de zor değil aslında. Zor olan kimin hangi tarafta olduğunu ayırt etmek. Farkı görebilmeniz için, ince ve titiz bir inceleme yapmanız lazım gelir. Boykotun başlangıç tarihinden itibaren hedef gösterilen medya kuruluşlarının yayın ve haberlerine baktığınızda, ön plana çıkan karşıtlığın, yazarların köşe yazılarında ve iç sayfalara sıkışmış haberlerde yarı açık yarı gizli bir desteğe dönüştüğünü görürsünüz.
BU BİR ÖNCE AT, SONRA TUT POLİTİKASIDIR
Karşıt medya olarak nitelendirilen yayın organlarının güçlü ve istikrarlı bir muhalefet ortaya koymayışları çok manidar olmakla beraber, aynı zamanda da çok düşündürücüdür. Önceden atılan çamurun sonradan aynı zihniyet tarafından temizlenmesi kafalarda bazı soruların oluşmasına neden oluyor. Kısaca yapılan tamamıyla bir karşıtlıktan çok, önce at sonra tut politikasıdır. Bu da insanların doğru ve gerçeği ayırt etme yolunda tökezlemesine ve düşüncelerinin bulanmasına yol açmaktadır. Çünkü böyle bir hengâmenin içerisinde insanlardan doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmelerini bekleyemezsiniz. Ayrıca böyle bir durumun, insanlarda yayın organlarına karşı ciddi bir güvensizliği tetikleyeceği de unutulmamalıdır. İnsanların bugün kötülediğine yarın destek çıkan bir gazeteye veya yazara karşı güveni sarsılacaktır. Bu da medyanın üstlendiği vazifeyi yerine getirememesi demektir.
Doğru ve dürüst haber verme, halkı bilgilendirme ile vazifeli olan medya kuruluşlarının bazılarında görülen bu tavrın, ülkemizde yaşanan fikirsel bazdaki karmaşayı daha da körüklediği apaçık görülmektedir. Bu tarihten sonra insanların medyaya ve yayın organlarına karşı daha güvensiz bir gözle bakması, ne yazık ki sevinilecek bir durum değildir.
Bu nedenledir ki, Sayın Başbakanın her fırsatta hedefine koyduğu medya kuruluşları için boykot çağrısı yapmasına hiç gerek yoktur. Boşuna yorulmanın hiç manası yok!
Selim BAYTÜRKMEN