Çok iyi arkadaş olmamalarına rağmen yıllarca kader birliği içerisinde olup, gün gelip (işler mi, dünya mı, kendileri mi değişince ya da onlar hep mi böyle miydi? bilinmez) ölçü verme cüretini göstermek gibi bir derde düştüklerini görür olduk.
Kendilerince yanlış ve aşırılık olarak algıladıkları inanışları ve insanları eleştirmek, onları düştükleri feci yanlışlardan? döndürmek gibi beyhude bir ilkellik algısı ile hareket edenlerin aslında; derinlerde, özünde hiç mi hiç değişmeyen asıl kimliklerini dışa vurduklarını da görür olduk.
Taptuk Emre’nin sözünden ve gönlünden çıkmayan bir adam Yunus Emre olurken, arkadaşının her hareketinin dedikodusunu yapan bu yetmezmiş gibi onun her düşüncesine her hareketine her inanışına ateş etmekten geri durmayacak kadar silahlarla kuşanan bir adam ise Molla Kasım olmuştur. Burada sorulması gereken ufacık bir soru da var elbette: Olmaya mı ölmeye mi? geldin. Kim olur kim ölür Allah bilir elbette.
Zaman elbette üzerine düşeni yapacak, zerreden küreye her şeyi değiştirerek galip gelmesini bilecekti. Ama şunu unutmamak gerekir ki, zaman her şeyi tüketirken bazı insanları olgunlaştırır, geliştirir.