Evlat! Birçokları elindeki bakırı altın diye satarken, siz elinizdeki altını bakır niyetine bile satamıyorsunuz (Mustafa Hayri Öğüt). Ne için ve hangi amaçla söylendiği bir yana dursun, insan olarak yaşamımızın her safhasında bir kontrol kalemi gibi kullanabileceğimiz, önemli ve insan hayatı için kıymetli sözler bunlar. Bu değerli sözleri, yazımın başına yerleştirmemin nedeni ise, geçenlerde bir market broşüründe gördüğüm reklâm.
Büyük bir marketin reklâm broşürü geçti elime. Bakalım dedim, çevirdim sayfalarını teker teker. Aslında pek de bakmam bu tür reklâm broşürlerine, genellikle kapağını açmadan başka işler için kullanır ya da bir köşeye atıveririm. Ama bu sefer öyle yapmadım. İnceledim sayfa sayfa. Sonra bir de ne göreyim? Bir marka ve o markanın bir ürünü. Üzüm suyu yazıyordu üzerinde hem de iki çeşit. Biri altın sarısı gibi rengiyle sarı üzüm suyu, diğeri de bizim Kiliste horozkarası dediğimiz kara üzüm suyu, kırmızı renkte. Bildiğimiz maden suyu şişelerinde sergileniyordu altılı paketler halinde. Zannetmeyin fiyatı ucuz, bir hayli de pahalı. Hatırlayabildiğim kadarıyla 6 şişelik paket yaklaşık olarak 7.50 YTL. Yani iki yudum üzüm suyunun fiyatı, 1 YTLnin üzerinde. Hesaba vurursak, Kilisli üreticinin sattığı yaş üzümün kilo fiyatının yaklaşık 8 katı.
Benim bir Kilisli olarak, bu reklâmı gördüğüm ilk anda hissettiğim ve şu anda da hissetmeye devam ettiğim duygu nedir derseniz? İmrenmek cevabını veririm. Evet, gerçekten imrendim. Biraz da kıskandım diyelim. Keşke dedim, o reklâmın yerinde, biz Kilislilerin, şehrimizde ürettiğimiz üzüm suyunun reklâmı olsaydı. Ama ne yazık ki yok!
Gerçekten de Kilis üzümünün her türlü üretime yatkın bir yapıya sahip olmasına rağmen, neden bu şekilde kullanılmadığını merak ediyorum. Böyle bir tesis kurulamaz mı Kiliste? Veya neden bu zamana kadar böyle bir tesisimiz olmadı? Olsaydı eğer, üzüm üreticisi kuru üzümünün kilosunu 500 bin liraya satmak zorunda kalmazdı. Olsaydı eğer, üzüm üreticisinin elinde üzüm kalmazdı, yıllarca emek edip büyüttüğü bağları sökmek zorunda da kalmazdı. Zengin olurdu üzüm bağı sahipleri!
Kiliste, yeni tesisler kurulması gerekirken, ne yazık ki mevcut tesislerimiz bile özelleştiriliyor. Üzüm üreticisi mağdur ediliyor. Üretici suçlanıyor, neymiş de efendim çok üzüm bağı varmış, fazlaymış, değişik üzüm çeşitleri yetiştirmeliymiş üretici. Bu şekilde sorunlar büyüdükçe büyüyor Kilisli üzüm üreticisi için.
Oysa üzüm suyu üretim tesisine sahip olsaydı Kilis bütün bu sorunlardan uzak kalırdı. Rahatça satardı ürettiği ürünü, yorulmadan, zarar etmeden. Benim bu söylediklerim hayal olmayacak kadar gerçeklerle dolu. Kilis bunu yapabilir. Ancak desteğe ihtiyacı var, yatırıma ihtiyacı var. Mağdur edilmeye ihtiyacı yok üzüm emekçisinin!
Evet, yazımın başındaki sözü şimdi bir kez daha okuyun lütfen!
Selim BAYTÜRKMEN