Bedir Savaşı'nda
öldürülen 70 müşrikten 24'ü Hz. Ali'nin kılıcı ile can vermiştir. 18'inin de
öldürülmesine yardım etmiştir.
Uhud'da, gösterdiği kahramanlıkla ilgili İmam
Cafer şöyle buyurur: "Uhud Savaşı'nda şirk ordusunun bayraktarları dokuz
kişiydi. Hepsi de Ali'nin güçlü elleri ile helak oldular."
Bu savaş esnasında gösterdiği kahramanlıklara
karşı vahiy meleği Hz. Peygamber'e "Bu Ali'nin gösterdiği fedakârlıkların
en üstünüdür" deyince, Hz. Peygamber, "O Bendendir, Ben de
ondanım" buyurmuştur. O anda gökten, "Ali gibi kahraman, Zülfikar
gibi kılıç yoktur" nidası duyuluyordu.
Hendek Savaşı'nın başlangıcında Hz. Ali
Efendimiz savaş meydanına çıktığında, Hz. Resul O'nun için şöyle buyurdu:
"İmanın tamamı, küfrün tamamının karşısına çıktı."
Hayber'in fethi sırasında şiddetli bir baş
ağrısına tutulan Resulullah Efendimiz, sancağı her gün birine veriyor, kaleyi
fethe gönderiyordu. Hz. Ebubekir'e verdiğinde o fethi gerçekleştiremeden geri
döndü.
Resulullah ikinci gün Hz. Ömer'e verdi ve
kaleleri ele geçirmesini emretti, o da başarısız oldu.
Hz. Resul, o gece "Yarın, sancağı öyle
birine vereceğim ki, O Allah ve Resulünü sever; Allah ve Resulü de onu sever.
Döne döne vuruşur, asla düşmana sırt çevirip kaçmaz. Allah onun önünü açar.
Cebrail sağında, Mikail solunda olur."
Herkes başını kaldırdı, boynunu uzattı. Bütün
herkesin dileği bu kişinin kendisi olmasıydı.
Gün ağarınca Peygamberimiz, sancağın
getirilmesini emretti. Resulullah, Hz. Ali'yi çağırdı, oradakiler "Gözleri
ağrıyor" dedilerse de çağrısını yineledi.
Hz. Ali, gözlerine sargı bağlamıştı. Resulullah
ağzının suyunu alıp, Hz. Ali'nin gözlerine sürdü.
O anda İmam Ali'nin gözleri sapasağlam oldu.
Sonra Allah Resulü şöyle dua etti: "Allahım! Sıcak ve soğukta O'na
yardımcı ol."
Sonra demir zırhını O'na giydirdi. Kendi kılıcı
Zülfikar'ı beline bağladı. Sancağı eline verdi ve kaleye gönderdi. O'na şu
tavsiyelerde buluncu: "Onlara doğru hareket et. Kaleye varınca onları önce
İslam'a davet et, onlara Allah'a karşı olan vazifelerini hatırlat. Allah'a and
olsun ki, Allah onlardan birini Senin elinle hidayete erdirirse bu Senin için
kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır."
Resulullah şöyle devam etti: "Cebrail
seninle olacak! Zafer senindir. Rabbim onların yüreğine korku salmıştır.
Ya Ali! Bilesin ki onlar kendilerini mağlup edecek kimsenin adını kendi
kitaplarında okumuşlardır. Onun adı İlya'dır Ali'dir. O halde git ve
karşılarına dikilip adının Ali olduğunu söyle. Rabbinin izniyle dehşete düşüp
hakir olduklarını göreceksin." Ali yola çıktı. Allah'a yemin olsun ki,
seğreterek yürüyordu. Biz de arkasında koşuyorduk. Nihayet sancağını kalenin
dibindeki bir taş yığınının ortasına dikti. Kalenin burcundaki bir Yahudi, onu
fark ederek kim olduğunu sordu. Hz. Ali, 'Ben Ali b. Ebu Talib'im' dedi.
Yahudi arkadaşlarına dönerek, 'Musa'ya indirilene and olsun ki, yenildiniz.'
Pek çok Yahudi’yi öldürdükten sonra, kalenin kapısına yöneldi. Kapıyı açıncaya
kadar zorladı. Kapıyı kavrayarak yerinden söktü. Onu hendeğin üzerine bir köprü
gibi yerleştirdi ardından Müslümanlar kapının üzerinden karşı tarafa
geçtiler."
İbn Amr şöyle dedi: "Biz Yüce Allah'ın
Hayber'i Ali aracılığıyla bize açmasına şaşırmadık. Ama Ali'nin tek başına kale
kapısını yerinden sökmesine, kapıyı arkaya fırlatmasına şaşırdık."
Bu olay Peygamberimize haber verildiğinde:
"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, O'na kırk tane melek yardım
ediyordu."
Kısaca Hz. Ali, Allah Resulünden hiç
ayrılmıyordu. Her yerde onunlaydı.
Hz. Peygamber, "İslam Hatice'nin parası ve
Ali'nin kılıcı üzerine bina edildi" buyurmuştur.
Allah şefaatlerinden ayırmasın. ALAİDDİN ÖZKAR 28.02 2021