Altın taşıyanların Başbakanı Kanada Başkanı Justin Trudeau açıklama yapıyor:
- Korona virüsü salgınıyla mücadele için 728 milyon dolar ayırıyorum.
- Parayı düşünmeyin.işimi kaybedebilir miyim?diye korkmayın.
- Siz sağlığınızı düşünün,para bizim işimiz.
- Korona virüs salgını nedeniyle gelirini kaybeden vatandaşlarımıza dört ay boyunca 2 bin dolar (10.000 TL) aylık maaş vereceğim.
-İşleri duran küçük işletme sahiplerine de para yardımı yapacağım.
-Hiçbir vatandaşımız bu zor zamanlarda kirasını ödemek ya da yiyecek satın almak konusunda endişelenmemeli”
-Size destek için 83 milyar dolar ayırdım. Bu da milli gelirimizin ancak % 3’dür."
Toprak taşımaya layık görülenlere , açıklanan korona virüs paketi ise açıklanan bu
desteğin yanında çok küçük kalmıştır.
Zira yapılan yardımların bir kısmı, verilen iban numaraları ile toplanan yardım paralarından, geri kalanda, eğer bu krizden çıkılırsa ,vergi ceza ve zam yoluyla tekrar halktan çıkarılacaktır.
Peki, altın taşıma, taş taşıma ne alaka diyeceksiniz, sizleri çok değil yaklaşık 8 ay evvele götüreceğim
Kanadalı maden şirketi Alamos Gold’un CEO'su John McCluskey'in geçtiğimiz yıl ülkesindeki bir televizyon kanalına demeç vermişti.
“CEO’nun açıklamasına göre Balıkesir kaz dağlarında 3 milyon ons altın bulunmuş. Değeri 4 milyar dolar, yani 22 milyar 640 milyon lira. Yaptıkları yatırım sadece 100 milyon dolar.” Üretime 2020 yılında başlayacağız ve 15 sene sürecek. TL’nin değer kaybetmesi maliyetleri düşürdü. Yabancı işçi çalıştırmıyoruz. Türkler taş taşımakta çok iyiler” ifadelerine kullandı.
Evet, Kanadalılar Kendi ülkelerdeki kaynakları kullandıkları gibi, kilometrelerce uzaklıktaki devletlerin kanunlarındaki boşlukları değerlendirerek, ülkemizin altınlarını Kanada’ya taşıdıklarından dolayı elbette böyle bir paket açıklayacaklar.
Ey Türk milleti sen Lozan’da gizli madde var ,maden çıkaramayız yalanına inanır ve taş taşımaya devam edersen , elin yabancı şirketi kilometrelerce öteden gelir senin olan altını ülkesine götürür ve doğal olarak halkına da böyle bir paket açıklar.
Biz Türkler hazine üzerinde oturan dilenciler gibiyiz. AKP döneminde 14 kez değişen maden yasası ile çıkan madenin %98’i çıkaran şirkete, % 2’si ise T.C. devletine kalacak, bu taksimi kurt bile yapmaz.
Mustafa Çınkı'nın Rant Lordları kitabında ülkemizdeki yeraltı kaynaklarının nasıl küresel güçler tarafından ele geçirildiğini detayları anlatıyor.
‘’ Rio Tinto 30 Maden Arama Ruhsatı
Cominco 190 Maden Arama Ruhsatı
Yamas 233 Maden Arama Ruhsatı
Tuprak 63 Maden Arama Ruhsatı
Geomar 3 Maden Arama Ruhsatı
Omya 85 Maden Arama Ruhsatı
Normandi 149 Maden Arama Ruhsatı
İsimli yabancı firmaların yanında Magnezit, Eldorado, Anatolia Minerals, Odysf resources, BHP madencilik, Norando, Knauf gibi yabancı firmalarının da ruhsatını aldığı maden yataklarının toprak ölçümü 400.000 kilometrekareyi aşmış durumda.
Yani topraklarımızın yarısından fazlası bugün maden ruhsatı adı altında küresel firmaların kontrolünde bulunmaktadır.
Türkiye üretim yapılabilecek nitelik ve nicelikteki 50 çeşit maden türüyle, maden rezervleri bakımından belki de dünyanın en zengin ülkesidir.
Ülkemizdeki madenlerin değerinin 3 katrilyon dolar olduğu hesaplanmaktadır.
Bu kaynakların birkaç milyar dolar karşılığı küresel güçlere devredildiği düşünüldüğünde, ülkemizin nasıl bir kuşatma ile karşı karşıya olduğu daha iyi anlaşılacaktır’’
Ey Türk milleti bu madenler sana kurtuluş savaşını yapan ecdadının emanetidir.
Prof. Dr. Haydar Baş, seçim beyannamesinde ben bu madenleri önce devletleştireceğini, sonra % 51 hissesi devletin %49 hissesi vatandaşın olmak üzere şirketler kuracağım, seni bu madenin ortağı yapacağım devlete kalan gelir ile de vatandaşlık maaşı vereceğim” demişti ama sen Haydar Hocayı dinlemedin. Sana taş taşımayı layık görenlerle beraber oldun.
Gelin artık bu inattan vaaz geçelim, Rusya ve Çin gibi bizde Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim, biz de kurtulalım.
ALAİDDİN ÖZKAR 11.04.2020