Haklarında
Ayetler indiği halde, Peygamberimiz hadisleri ile teyit ettiği halde Ehl-i Beyt
gerçeği, bu milleten, ısrarla ve sinsice gizlenmiş, adeta yok sayılmıştır.
Hatta Peygamberimizin
Veda Hutbesinde,” size iki emanet bırakıyorum, biri Allah’ın Kuran’ı, diğeri’
benim itretim ehlibeytimdir”, sözü maksatlı olarak sünnetim diye değiştirilmiştir.
Cenabı-ı
Hak, Ahzab suresinin 33'üncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: "Ey Ehl-i Beyt!
Allah sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tertemiz bir hale
getirmek diler."
Bu ayet-i kerime "Tathir
Ayeti" olarak bilinmektedir. Ve kesin delillerle sabittir ki, haklarında
bu ayetin indiği Ehl-i Beyt'ten maksat, "Al-i Aba" olarak bilinen beş
kişidir. Hz. Fatıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hasan (a.s.), Hz. Hüseyin
(a.s.) ve Rasulullah (s.a.v)'dır.
İki
meşhur Sünni hadis kaynağın dada, Ehl-i
Beyt'in kimler olduğunu, bizzat Allah Resulü açıklıyor. Hakim,
Mecmaü'l-Beyan'ında şu hadisi nakleder:
"Peygamber
şöyle buyurdu: 'Allah, peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır. Ama
Beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır.
Ben o
ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali ise o ağacın gövdesi. Fatıma ise o ağacın
meyve vermesine bir vesiledir. Hasan ve Hüseyin bu ağacın meyveleridir. Bize
tabi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır. Birisi tam 3 bin yıl Allah'a ibadet
etse dahi bizim ailemizi sevmediği sürece Allah, onu yüzü üstü ateşe
atacaktır."
Cabir
b. Cufi, Cabir b. Abdullah El-Ensari'den şöyle duyduğunu nakleder; Yüce Allah
(c.c) Peygamberi Muhammed'ine, "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin,
Resul'e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin…" ayeti
nazil kıldığında, Ya Resûlullah, dedim ki, Allah ve Resulünü tanıyoruz. Peki,
Allah'ın itaatlerini senin itaatinle beraber kılan emir sahipleri kimlerdir?
Resul-i Ekrem şöyle buyurdu; Onlar benden sonra benim halifelerim ve
Müslümanların imamlarıdır Ey Cabir!
Onların
ilki Ali b. Ebu Talip, sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali b. Hüseyin sonra
Tevrat'ta ismi Bakır diye anılan Muhammed b. Ali'dir. Ey Cabir! Sen, onu
göreceksin. Gördüğünde benim selamımı ona iletirsin.
Ondan
sonra Cafer b. Muhammed es-Sadık, sonra Musa b. Cafer, sonra Ali b. Musa, sonra
Muhammed b. Ali, sonra Ali b. Muhammed, sonra Hasan b. Ali ve sonuncusu
Allah'ın yeryüzündeki hücceti ve kulları arasındaki saklantısı olan ve dahi
benim isim ve künyemi taşıyan Hasan b. Ali'nin oğludur.
O ki,
şanı yüce Allah, onun eliyle yeryüzünün doğusunu ve batısını fethedecektir. O
ki, dostlarının gözünden gaybete çekilecektir. Öyle bir gaybet dönemi ki, o
dönemde Allah'ın kalbini imanla imtihan ettiği kimseden başkası onun imameti
üzerinde sabit kalmayacaktır…" (Prof.
Dr. Haydar Baş,
İmam Ali, s.38)
Hz. Peygamber (s.a.v.) Onları bir parçanın
(abanın) altına alarak arz etti; "Allah'ım! Her peygamberin nübüvvetinin
terazisi olan seçkin zümreden özel yakınları vardır. Bu terazi, benim
nübüvvetimin içinde bu seçkin Ehl-i Beyt'im dışında kimse değildir."
Bunun
üzerine Ümmü Seleme (r. anha) dedi ki; Ey Allah'ın Elçisi! Yalnızca bu birkaç
kişi mi? Yoksa ben, Senin Ehl-i Beyt'inden değil miyim?
Resûlullah
(s.a.v.) cevaben şöyle buyurdu; "Benim Ehl-i Beyt'im ve nübüvvetimin
terazisi Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.6)
Allah bizleri dünyada himmetlerine, ahrette ise
şefaatlerine mazhar eylesin.