Son yıllarda camiler, Allah'a ibadet yeri olmaktan ziyade, iktidarın, siyasi ve
ideolojik mesajlarının verildiği bir mekân olarak dikkat çekiyor.
Öyle ki, burada tarih yanlış yorumlandığı gibi, camilerde insanlar ve toplumlar
itham ediliyor, bazen de ithamdan öte, peşin hüküm verilerek, Geçmişte
Emeviler’in ehlibeyte lanet okuduğu gibi, temiz insanlara lanet
okunuyor.
Geçtiğimiz hafta Akçakoca müftüsünün Cuma günü verdiği vaazda Osmanlı'nın
yıkılışına Selanik'ten göç edenlerin sebep olduğunu iddia ederek ,
"Yüzde 90'ı Selanik göçmeni ve Sabetayist. Ne demek Sabetayist?
Müslümanlığa girmiş gözüken Yahudiler. Aslında Müslüman değil."dedi,
Bununla da kalmadı ilçe müftüsü "Bunlar dünyanın neresinde olursa, şu
an ses çıkarmadıklarına bakmayın, İstanbul'da Gezi olaylarında otellerinde
insanları barındıran kimdi? Gene Yahudiler idi. Şu an birisi bir takımın
başında. Bunlar gücü, kuvveti eline geçirdiği zaman size de aynısını
yaparlar."
Hâlbuki “Müminler ancak kardeştir, öyleyse kardeşlerinizin arasını
düzeltin” hükmü gereği, Müslümanları bir ve beraber yapması aslı görevi olan
müftü, açık açık söylemese de bu ülkenin kurucusu, Mustafa kemal Atatürk ve
sırf Müslüman Türk oldukları için Anadolu ya göç eden binlerce insanı tekfir
ediyor.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya camisinin açılışında, üstü
kapalı bir şekilde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e lanet okumuştu.
Geçen hafta yapılan hafızlık icazet merasiminde ise Ayasofya cami imamı da dua
sırasında aynı Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yaptığı gibi, Atatürk’e lanet okudu, hem
de devlet erkânının huzurunda.
Oysa programı yaptıkları İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşu bile
Atatürk sayesindedir. Hani bilirsiniz, Ata’nın menşur bir sözü vardır
“Geldikleri gibi Gidecekler” diye.
Mustafa Kemal Paşa, Adana’dan 13 Kasım 1918 günü öğle saatlerinde
trenle İstanbul’a gelir ve Haydarpaşa Garı’ndan bindiği ‘Kartal’
isimli botuyla Galata’ya doğru giderken, 55 parçalık işgal donanmasının arasından
geçer.
O sırada yaver Cevat Abbas, hem boğaza giriş yapan düşman zırhlılarını, hem
de Marmara yönünü işaret ederek ağır ağır arkadan gelen gemileri gösterir,
hüzünlü, biraz da ürkek bir sesle, "Geliyorlar" der.
Mustafa Kemal Paşa yaverinin gösterdiği yana baktı; İngiliz donanmasına
bağlı, aralarında Yunan zırhlısı Averof’un da bulunduğu gemiler ağır ağır
Marmara’dan boğaza doğru ilerlemeye devam ediyordu.
O günün akşam saatlerinde Dolmabahçe Sarayı önünde demirleyecekler,
toplarını da yüz yıllardır hükümran devletin hükümdarlık sarayına
çevireceklerdi.
Mustafa Kemal Paşa bu gemilerin buraya gelmemesi için Çanakkale’de verilen
savaşları, akıtılan kanları, yitirilen canları hatırladı; sonra da öfkeli, aynı
zamanda azimli bir sesle: "Evet gelirler, gelirler ama bir gün de
geldikleri gibi giderler” dedi...
Sonrasında verilen kurtuluş savaşı ile Atatürk, İstanbul’u
İngilizlerden temizledi. Şimdi nankörlere soruyorum bu mücadele kazanılmasa
idi, Ayasofya’nın kubbesinde ezan sesi yerine, can sesi duymayacakmıydık?
Bırak Ayasofya camisini Anadolu’da bile camilerde ezan sesi olmayacaktı,
Bu laneti okuyan Diyanet işleri mensupları: Cumhuriyetle beraber,
Diyanet İşleri Başkanlılığını kurarak, hiç kimseye muhtaç olmadan, hakkı ve
hakikati rahatça söylemeniz için sizleri devlet memuru yapan, Atatürk değil mi
idi?, Peki Onun sayesinde bu ülkede makam mevki ve gelir sahibi olmuşken bu
nankörlüğünüz niye?
Lanet okuduğunuz Atatürk, tam on yedi sene savaş meydanında
,İngiliz,Fransız İtalyan devletleri ile Devlet ,Millet,Din için savaşmış,bu
uğurda tüm savaşları kazanmışken, peki sizler lanet okuyan bir din adamı olarak, Müslümanlar
arasında fitne çıkarmaktan başka bu din için ne iş yaptınız?
Ne diyelim,Sonunda herkes,aslına çekiyor ve kendi karakterini
ortaya koyuyor.
ALAİDDİN ÖZKAR 30.05.2021