Ahir zaman alametlerinden biri de, yılların ay, ayların hafta, haftalarında gün gibi çabuk geçeceği ve zamanın bereketinin olmayacağı olarak bilinir. Yine halk arasında söylenen sayılı günler çabuk geçer misali, Ramazan ayı da su gibi akıp geçti gitti. Daha dün sohbetlerde, camilerde;
Merhaba ey şehri
gufran merhaba
Merhaba ey şehri
rahmet merhaba
Merhaba ey şehri
kuran ramazan
On bir aylık
yoldan geldin
Mü´minlere rahmet
oldun
Asilere azab oldun
Merhaba ey şehri
gufran ramazan Deyip Ramazanı Şerifi karşılarken
Göz açıp kapatmaya
kalmadan;
Müminlere rahmet
olan Şehri Ramazan elveda
Haktan bize ihsan
olan Şehri Ramazan elveda.
Tüm ay bize mihman
kalır Yarın bize şefi olur
Şehri Ramazan elveda şehri mübarek elveda.. diyerek ramazanı uğurladık. Uğurladık uğurlamasına ama acaba ramazandan yeteri kadar istifade edebildik mi günahlardan arınabildik mi? Çünkü;
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir gün, "Burnu sürtülsün! Burnu sürtülsün! Burnu sürtülsün!" buyurdular. Bu dehşetli ikaz üzerine huzurunda bulunanlar, "Kimin burnu sürtülsün ya Rasûlallah?" diye sordu.
Cevap şöyle geldi: "Ramazan'a girip de ondan günahları bağışlanmış olarak çıkamayanın; yanında anne-babasından biri veya ikisi ihtiyarladığı halde, onların gönlünü kazanarak Cennet'i hak edemeyenin; yanında ismim anıldığı halde bana salât ü selâm getirmeyenin." dedi
İnsanoğlu bilgi ve teknoloji çağında her konuda olduğu gibi maalesef dini anlama ve yaşama noktasın dada hızlı bir değişim yaşıyor
gündüzleri oruç ibadeti, iftardan sonra camilerin dolduğu teravih namazları, yaşlısı ve genciyle kılınan sabah namazları bu namazların başında ve sonunda okunan mukabeleler din görevlilerinin yaptığı vaazı nasihatler ramazanın ana unsurlarındandı
yani kısaca anlayacağımız cami, ibadet, oruç ve zekat ile dopdolu bir Ramazan ayını ihya ederdi insanımız.
Bu gün gelinen noktada ise maalesef oruca saygı azaldı, ehil olan olmayan insanların tavsiyesi ile hastalığı bahane ederekten oruç tutmayan insanların sayısı bir hayli arttı. Hâlbuki dinimiz oruç tut sıhhat bul der.
Kilis’te Ramazan bir başka alem akşam iftarı açan insanımız kendisini caddelere atıyor, çünkü caddelerimiz sanki festival veya panayır var gibi kalabalık, her taraftan müşteri çekmek için yükselen çalgı, türkü sesleri ezan seslerini bastırıyor. Halk teravih için camilere gideceği yerde maalesef ya geziyor ya da kahvehaneleri gidiyor.
Kilis'te yaşayan Suriyeli mülteciler teravih namazını sekiz rekat kıldıkları için camilerde sekiz rekatı kılındıktan sonra bir anda cemaat yarı yarıya düşüyor, merkezi camilerde bile ne yazık ki iki saf cemaat var, kahvehaneler ise tıklım tıklım doluyor. Tabi sahura kadar al papazı ver kızı derken, sabah namazının vakti giriyor, esnaf yarın işyerini saat kaçta açabilir siz düşünün.
Tabi Ramazan ayını insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesi ile devletin sıcak yüzünü vatandaşlarla buluşturmak için değerlendirenlerde var, bunlardan birisi de Kilis Valisi sayın Recep Soytürk basın mensuplarına sivil toplum örgütlerine, şehit ve gazi ailelerine verdiği iftar yemekleri ile devlet millet kaynaşmasına katkı sağladı.
Hudutta görev yapan Türk Silahlı Kuvvetlerin iftarına katılarak er ve erbaşlarının vatan savunmasındaki moral motivasyonuna destek verdi.
Sayın Valimiz Sayın Recep Soytürk, sivil toplum örgütlerini, şehit ve gazi yakınlarını, Kilis bürokratını bizzat evinin bahçesinde iftar vererek ağırlamasını bir Kilisli olarak önemsiyorum, bu Kilis halkına verilen değerin bir ifadesi idi teşekkürler sayın valim.
Alaiddin Özkar 12/06/2019